0.8

3K 294 257
                                    


"Halledeceğim diyorum cırlamak yerine biraz sakin olabilir misin?"

"Ne sakin olacağım ulan?! Bir dönemin notu gitti!" Kütüphanenin giriş kapısı önünde tartışan ikiliye bakanlar çoktan dedikodu yapmaya başlamışlardı bile. Genelde pek anlaşamadıkları çoğu kişi tarafından bilinirdi. Bu yüzden ikili yan yana ne zaman gelse bunun normal bir sohbet olmadığını bilirlerdi. Tıpkı şu anki gibi.

Minyon tipli çocuk gözlerini sinirle karşısındaki uzun boylu iri çocuğa belertiyor yanındaki sarışın arkadaşı da ona destek veriyordu. Uzun boylu olan ikilinin karşısında köşeye sıkışmış kendini açıklamak istese de ikili ne derse desin onu boğmak için an kolluyor gibiydi.

Olay şöyle gerçekleşmişti: Namjoon kahve almak için masasından kalkmış Yoongi'nin arkasındaki kahve makinesine yönelmişti. Kahvesini aldıktan sonra masasına döneceği sırada ani bir kalkışla kalkan Yoongi'ye çarpmıştı ve işte tüm bardak Yoongi'nin masasına ve biraz da üzerine dökülmüştü.

Sinirle cırlayan Yoongi'ye arkadaşı da katılmış ikili Namjoon'u büyük kütüphanede azarlamaya başlamıştı. Gelen şikayetlerle kavga kütüphanenin dışına taşınmış ama bitmemişti.

Bıkkın bir nefes veren Namjoon, burnunun dibindeki kısa çocuktan uzaklaşmak adına bir adım geri atıp konuşmuştu. "Bak, sana kendi notlarımı vereceğim. Lütfen artık susar mısınız? Bilerek yapmadığımı söylüyorum."

"Bir zahmet! Senin suçun sonuçta tabii vereceksin!" Sarışın kollarını göğsünde bağlamış tek kaşını kaldırırken konuşuyordu. Sonunda amaçlarına ulaşan ikili içten içe kahkaha atsa da dışardan bakanlar onların gerçekten sinirli olduğuna yemin edebilirdi. "Pekala, izin verirseniz oda arkadaşımdan getirmesini isteyeceğim."

"İyi. Bekliyoruz." Yoongi de ellerini belinde birleştirmiş kendinden uzun olan çocuğun arkadaşına haber vermesi için müsaade etmişti. Olay tam istediği gibi hal alıyordu. Namjoon'un notlarına ulaşacak olmasına çok az kalmıştı. Planı kırk beş dakika önce tasarlamıştı. Aslına bakarsanız tutacağından pek de emin değildi ama tutmuştu işte. Yanındaki sarışına bir mesajla planını anlatmış ve o da oyunculuğunu konuşturarak yakın arkadaşına ayak uyduruyordu şimdi.

"Haber verdim. Birazdan burada olur."
"Gelene kadar bekleriz. Sıkıntı yok." Gergin ortamdan uzaklaşmak isteyen Namjoon girişin önündeki uzun merdivenlerin ilk basamağına oturmuş arkadaşının notlarını getirmesini bekliyordu. Namjoon bu yaşına kadar genelde insanların amacını anlayabilmişti. Tıpkı Yoongi'nin ve yanındaki Jimin'in yapmak istediklerini anladığı gibi.

Yoongi tilki olsa da Namjoon o tilkinin kuyruğuydu. Kahve döktüğü masaya anlık bir göz attığı anda sıradan karalanmış kağıtları görmüştü. Tüm dönemin notları büyük ihtimalle Yoongi'nin çantasında sapasağlam duruyordu. Yine de Namjoon hiçbir şey dememiş olanlara ayak uydurmuştu. Yoongi onun notlarını okuyabilse bile bir şey çıkaramayacağından adı kadar emindi.

Yanında ayakta dikilen Yoongi ve Jimin'in sessiz fısıldaşmalarını duyamasa da tahmin edebiliyordu. Gülmemek için kendini zor tutsa da başarıyordu.

Sonunda basketbol şortu ve futbol formasıyla on kilometre öteden bile fark edilebilen arkadaşı Jungkook'u gördüğünde gülmemek için tuttuğu nefesini dışarı vermiş diğer ikiliye karşı konuşmuştu.

"İşte arkadaşım da geldi." Jungkook elleri cebinde sağ kolunun altına rulo yaparak sıkıştırdığı kağıtlarla ve yanından geçenlere attığı garip ve rahatsız edici bakışlarıyla birlikte kütüphane merdivenlerine ulaşmıştı.

Yoongi ve Jimin'in bakışları eş zamanlı olarak Jungkook'a kaymış Jimin'in bakışları arkadaşınınkinden farklı olarak şokla açılmıştı. Kaç gündür birlikte oyun oynadığı o çocuk karşısındaydı. Hem de 1.60 falan değildi.

franco • jikook textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin