"Hocam tansiyonu düşüyor!" Kendimi fazlasıyla garip hissediyordum; Sanki boşluktaymışım gibi. Kendimde değildim, gözlerimi açamıyordum fakat bilincim henüz tam olarak kapanmamıştı. Yani bir diğer deyişle çevremdeki sesleri zar zor algılayabilsem de anlıyordum. "Annecim, dayan Badem, yanındayım ben!" Annemin seslerini duymamak mümkün değildi. Sırf onu üzmemek için kalkmaya çalışıyordum ama bırak kalkmayı yerimden hareket edemiyordum. Yaşam belirtisi olarak sadece nefes alıyordum.
Anneciğim, iyiyim ben lütfen sakin ol!
Ben annemin sesini dinlerken ve onu içimden sakinleştirmeyi denerken varlığını unuttuğum bir ses kulaklarımı doldurdu: "Bade, özür dilerim ne olur uyan!" Bu da ne demekti? Niye kendini suçlu gibi gösteriyordu?
Ben bunları düşünürken annemin, az da olsa sesini duyduğum Berkay'ın ve diğer kişilerin sesleri gittikçe uzaklaşmaya başladı. "Nereye götürüyorsunuz onu?" bu sözler Berkay'ın ben bir kapı sesi duyup, bir odaya alınana kadar söylediği son cümlelerdi.
* * * * *
Boşluk. Sanırım böyle hissediyorum. Sanırım.
Gözlerimi zar zor araladığımda ilk gördüğüm kişi annemdi. Sürekli gözlerimi kırpıştırdığımdan yüzünü net göremiyordum fakat gözlerinin fazlasıyla kızardığı çok belliydi. "Aah, kızım, doktor, doktoor!"
Sanırım bunu söylemem gerekiyor; Annem bazı şeyleri abartabiliyor. Tamam, peki, her şeyi abartabilme özelliğine sahip. Bu konuda Şükürler Olsun benzemiyoruz.
Doktorun hızlıca ve bir o kadar da panikle odaya girdiğini gördüm. Etrafımdaki sesleri zar zor anlayabiliyor, çoğunlukla kulağım çınlıyordu. Fakat görebiliyordum ama istemezdim. Çünkü o yoktu.
O
" Hanımefendi sakin olur musunuz lütfen(!)?" Hemşire sağolsun kulaklarım daha da fazla çınlamaya başladı ve ister istemez dudaklarımdan bir "Ah." döküldü. "Kızım, ah diyor canı acıyor!" Buna daha fazla katlanamayacaktım. "Annemi çıkartın, ah!" Konuştukça kulaklarım daha fazla çınlamaya başlamıştı.
* * * * *
" Hıhı anladım, tamam." Gözlerimi bu sefer daha sessiz bir ortama açtığımda rahatça bir nefes verdim. "Uyanmışsın." O buradaydı. Benim için gelmişti. Beni yalnız bırakmamıştı. Gelmişti. "Hıhı." Gözlerim onda doğru kaydığında ve gözlerimi şaşkınlıkla kocaman açtığımda gerçekten şok içindeydim. Eğer bu benim beynimin bir oyunu değilse o kıyafetleri düğündeki kıyafetleriyle aynıydı. Yani üstünü bile değiştirmeden gelmişti ve gitmemişti. "Ne?" dediğinde yüzündeki sırıtışı görmemek imkansızdı. "Çok mu yakışıklı duruyorum?" Gözlerimin bu kadar açıldığı yetmezmiş gibi kat kat daha fazla sanki yuvalarından çıkmak için açılmışlardı. "Ne? Ne alaka? Ben sadece seni gö-" "Bekliyordun." Anlamıştım fakat vakit kazanmak için tekrar sordum. "Neyi?" Yüzündeki sırıtış büyüdü. "Beni görmeyi." Şaşkınlıkla dudaklarımı araladığımda elini dur anlamında kaldırarak beni susturdu. " Yalan mı?" Çok şaşırmıştım, nasıl bilebilirdi ki, yalanlamam lazımdı. "Yalan." Yüzündeki sırıtış kahkahaya dönüştü. "Uyurken neler sayıkladığını bir bilsen, sarışın cadaloz." İşte burada takılmam gereken iki önemli nokta vardı. Birincisi: Neden hala bana sarışın cadaloz diyor? İkincisi ve en önemlisi: Ben uyurken neler sayıklamıştım? "Birincisi sarışın cadaloz dediğim kişi bizim ölümüne arkadaşımızdı, ikincisi uyurken ne dedim?" "Onu belki sonra söylerim ama şu önemli bir mevzu; Ölümüne arkadaşımızdı derken yani neden geçmiş bir şey gibi bahsediyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HENÜZ BİTMİŞ DEĞİLİZ
Novela JuvenilBabasını kaybeden ve ondan sonra kendini insanlara yakın hissetmeyip içine kapanmış olan Bade, yeni okulunda tanıştığı Berkay ile yeniden hayatını düzene sokabilecek midir? • "O gittiğinden beri kendimi üstü kapanmış denizde gibi hissediyordum, çıkm...