( şimdi ki zaman)
.
.
.
.
.
.
.
Bilemiyorum yaratıcım, galiba da hiç bilemeceğiz
biz insanoğlu olarak..
Çünkü bunu bize verilen iradeyle anlamak İmkansız,
onunda bir sınırı var demek ki..
Ne kadar da işe yarasa da bazen çok gereksiz oluyor..
.
Bazen hep düşünüyorum
Nasıl ölücem
Nerde, ne zaman
Acıyacakmı ruhum çıkarken.
Öldüğümde nereye gidicem.
Cennet
Ya da
cehenneme..
Seni görücekmiyim
Sana o kadar çok sorum var ki
Tek öbürkü dünyayı merak etmiyorum..
Bu dünyada da açıklanamayan binlerce sır
varken hepsine çözüm
bulmak çok zor..
Anlamak
Akıl erdirmek
Çok zor.
.
.
.
Şimdi ne yaptığımı bile
Bilmiyorum..
Tek hatırladığım
O Lanet olasıca paparizlerden son hızla kaçtığım..
Topuklu ayakkabımla deprajaBasıp
vites yükseltip
gaza yükleniyordum..
Washingtonun en kalabalık trafiğinde
arkamda onca polis ve gazetecelere rağmen önümde ki arabaları sollayarak geçiyordum..
Gözyaşlarım ile makyajım akmaya devam ediyordu..
Büyük ihtimalle dışarıdan kaçık olarak gözüküyorumdur.
Ama içten içe yanıyor
Küle dönüşüyordum.
Her dakika ben daha da bitiyordum
Daha yarım saat öncesine kadar romantik müziğin eşliğinde,
güzel bir sarayda, herkesin gözü önünde
Narince dans ediyordum..
Bembeyaz sade elbisem..
Uzun beyaz topuklu ayakkabılarım
Zarif kolye ve küpelerim.
Topuz yaptığım saçımla..
Kendimi kaybetmişçesine kuğular gibiydim..
Ama içim yanan bir karga gibiydi..
Bunun bitiminde neler olucağını
Biliyordum.
İradem bunu anlayacak kadar
Bana verilmişti..
Ama sonunu hiç tahmin edemedim
Kaderimi ben yazıyorum
Ama
Bilemedim
Böyle olucağını
.
Keşke o an kalbimi durdurup ruhumu alsaydın diyorum.
Aşkımızın başladığı zaman
Benim gibi fani kul
merakına yenik düşmesine izin vermeseydin..
Diyorum, diyorum
Ve hep te diyeceğim..
.
.
Gazeteciler son hızla devam ediyorlardı.
Bir iki fotoğraf uğruna..
Kendimi bi an leydi Diana gibi hissettim..
Aciz ve savunmasız bir şekilde
o da aşkı uğruna ölime gitmişti..
Ama ondan tek farkım
ölüme yanlızca kendim adım atıyordum..
Çünkü bu aptal ben
kristalden ayakkabımı prensimin o boktan suratına fırlatarak kaçmıştım..
Ve o da tüm polislerini beni takip etmesi için yönlendirmişti..
Tabi kaza yapmama neden olucak yığın paparazilerde hiç eksik olmamıştı.
Ah leydi dianam
Ah Marilyn monroem
Ah kör ölmüş kadınlar
Zavallı aşk uğruna biten hemcinslerim..
Belki de benim hikayem
bir modern Külkedisi masalına döner mi hiç bilmiyorum..
Ama tek bildiğim
tüm flashların üzerime acımasızca patlaması..
Polislerin siren sesi çok uzaktaydı..
Hiç kimse bana bırak yardım etmeyi,
elini bile uzatmıyorlardı.
Tek yaptıkları kanla kaplanmış bu manzarayı
saniye saniyesine çekmeleriydi..
İç kanamam..
Çatlamış kafatasım..
Kırılmış ve akciğerlerime batan kaburgalarım.
Kırılmış el bileğim..
Ve lanet olasıca gözyaşlarım.
Hepsini çekin!!
Nasıl olsa ölücem..
Değil mi?
Yeniden ortalık kargaşa hakim olmaya başlamıştı.
Beyaz ışık sandığım dev petrol dolu kamyon diğerki şerite kırmıştı..
Yavaşça tüm sıvı ortalığı kaplıyordu.
Ah benim en büyük rakibim beni yanlız bırakmamıştı.
. O da usulca kanla kaplanmış lamborghini ve sütuna eşlik ediyordu..
Kim bilir şu akan kanım gibi onun için kaç kan akıtılmıştır..
İğrenç
Ölüyorum
Ve Dünya ölümümü canlı canlı izliyor..
Ne kadar da üzücü..
Huzura kavuşuyorken..
.
.
.
.
.
.Türkiye...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaratıcı ve Yaratılanlar (Countryhumans)
МистикаBir zamanlar ben de bir ölümlüydüm.. Nefes alan, nefes veren.. Eti ve kemiği ayrılmamış, bedeninden hayat enerjisi olan ruhu alınmamış bir yaratıcımın aciz kuluydum... Ama ben de diğer herkes gibi öldüm.. Sadece benden geriye yaratıcıma ruhum ve...