Ege Denizinden gelen serin defne kokulu meltemler,
güneşin yeni aydınlattığı bazı yerlerinin
hale gölge olduğu kumsala doğru kendilerini vuruyorlardı
aynı
köpüren temiz turkuaz suların yaptığı gibi..
Hava daha tam açmamıştı..
Gökyüzüne bir iki bulut rastgale dağılmışlardı koca mavi denizlere bakarak..
Yaprak ve otların üzerindeki çiğ tanecikleri
narin güneş ışıltısı
ile
yeryüzünde küçük yıldızlar misali göz kırpıyorlardı
parıldamaları ile..
Uğur böcekleri, kelebekler ve arılar
taçları kapalı olan çiçeklere
Yaklaşıp şimdiden mesainin başladığını söylüyorlardı.
Plajda kum zambakları
artık soğandan sonra olan ikinci aşamaya geçmişti..
Ve sapları tüm kumsala yayılmışlardı..
Sonbaharın sabahı
ve
güzelim Akdeniz kendilerini
beyaz saçlı, kırmızı teni pembeye çalmış
ve
lavanta gözlerinin altına kırışıklıklar serpilmiş
bir kadına ilham olmak için vardılar bugün..
Elinde ki paleti biraz kıpratarak boyanın akmasını engelliyordu.. Ama nafile..
Beyaz şortu bu işten çoktan nasibini almıştı..
Zarif bacaklarının üzerinde kare şeklinde bir tuval,
tuvalın üzerinde ise zarif Akdeniz seması vardı..
Deniz suyunu biraz fazla kaçırdığından dolayı
kumsal ve denizi boyadığı renkler birbirine sınır bölgesinde karışmıştı..
Genç kadın yaptığı resme biraz daha eğildi..
Fırçasıyla yapabileceği en iyi olan en şeyi yaptı..
Milletçiliğini konuştararak
Adanın üzerine kocaman
bir Türk bayrağı çizdi aynı
küçük anasınıf çocukları gibi..
.
.
Resimden
küçük başını kaldırarak kendisini karşılayan dev manzaraya baktı..
Sabah köründe kalkıp
yürüyüş yapıyordu her zaman.. Yeniden deniz kabukları toplayıp, birazcıkta turkuaz renginde ki
sığ sularda yüzüp
eve kahvaltıya dönüyordu..
Ama bu sefer artık bu
güzelim manzaranın çizilmesini
ve
renklendirmesine karar vermiş olacak ki
sabahları günlük rutini yapmadan eline dün aldığı
boya seti ve
tuvali ile buraya en sevdiği köşesine gelmişti..
Şimdi de resmini tamamlandı seviyeye getiriyordu..
Aslında telefonunu alsa
çok iyi olurmuş diye düşünmeden edemedi..
Tam 4 aydır ne telefon
ne de İnternet gibi teknoloji ile yakındı..
Hepsini dertleri ile
İstanbul' da ki evinde bırakıp buraya gelmişti..
Resmine küçük ayrıntular katmaya başladı..
Palette renkler savaş alanına girmiş
gibi darmadağın olmuştu
Ve ortaya sarımtırak bir kahverengiyi çıkartmışlardı..
.
.
.
..
Öne gelen saçlarını arkaya doğru itti..
Malesef çok uzamıştı
ve
kesebilmek için bir türlü zamanı tutturamamıştı..
çünkü kendisi hiç bir zaman saç kesme
yada
makyaj yapma konusunda iyi değildi..
Birinin illaki desteği olmalıydı yoksa işleri hep yaş giderdi..
Sonunda bitirdiği resme aydınlatan
güneşin ışığı altında bir daha baktı..
Bu onun belki de depresyondan sonra çizdiği
en huzur dolu resim olabilirdi..
Tüm hayatı boyunca
ya klasik ya da gotikimsi tarza sahip eserler yapıp,
sergilemişti..
Çoğu resimleri içinde
insanların düşüncesine göre şeytan figürleri barındırdığı için kötü eleştiri alsa da
yine de asla resmetmekten vazgeçmemişti..
Ama hala daha çok kızgındı insanlara..
Evet eleştiri yapabilirlerdi ama hiç yapıcı değildi..
Onlar direkt cin çarpmış gibi hareket ediyorlardı..
Aslında tüm resimlerimde ne gördüysem onu çizdim..
Tabi bunlar yoğun depresyon sonucu oluşan zihin altı varlıklardı..
4 boynuzları olan yarı keçi yarı insan,..
mezarlıkta gördüğüm kara ruhlar...
Boğazın içinde şarkıcı sultan..
3 gözlü kedilerim..
Daha saymakla bitmez ama
Gördüğüm halisinasyonları çizmek bana iyi geliyordu..
.
.
.
.
.
.Tüm resim aparat
ve
gereçlerini yanına koydu..
Genç kadın ellerini
tekrardan güneşin gururla parladığı
semaya doğru açtı..
Artık
onun bir klasik alışkanlığı idi..
Her gece yatmadan
ve
her sabah uyandığında yaratıcısına dua etmek..
Ona verebilecek en iyi huzur...
.
.
.
Ey yaratıcım,
Benim güzel sevgili Allahım..
Bu günde yeni bir güne uyandım ama içimde ki dert
ve
sıkıntı hiç geçmez oldu...
Söylesene yaratıcım..
Doğrumu yaptım.
Her gün aynı soru
ile
sana ellerimi açıp dua ediyorum..
Kalbimin kıvılcımını
başlatarak kaderime farklı
yön veriyorum
ama
yolun sonu nereye çıkacağını tahmin edemiyorum.
Yeniden saçma pişmanlığı yapıp sana
tekrardan yoluna koymam için ağlayacağım..
Keşke bu kadar aciz olmasaydım
Aşk konusunda...
.
.
"Belki de aciz değilsindir"
.
.
Genç kadın
arkasında duyduğu
kalın ve derinden olan sesle semaya açtığı
elleri boya olmuş şortuna bastırdı..
Az önce o kişi
kendi dilini anlayıp,
kendi dilinde cevap mı vermişti..
Buna resmen inanamıyordu..
Nasıl olabilir?
Rüzgarla dalganan saçlarını hiddetle çevirdi
ve
arkasına aynı çeviklikte dönmüştü..
Ayağa kalkarak ona baktı..
Tamda arkasına güneşe almıştı..
Elinde yeni canı çıkarılmış kara güllerden oluşan orta boy demet vardı
.
.
.
"Ohh hayır.."
.
.
Ooo kendini içine çeken ve boğan okyanus gözleri
Rüzgarla dans eden yumuşak Güneş saçları..
Tanrı gibi yapılı bedeni..
Absent kokusu...
Ve
Zarif dudakları...
.
.
İçtenlikle Gülümseyerek ve avını bulmuş kartal misali Ona bakıyordu...
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Genç kadın,
ona yüzündenki şaşkınlığı hiç gizlemeden bakıyordu..
.
.
.
.
..
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Am suratlı Amerika,
onunla suriyeli gibi konuşmuştu..
Türkçe konuşu
Resmen abi ben suri..
Türkiye cennet cennet
Esat bum bum.
Tınısı aynı buydu..
.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaratıcı ve Yaratılanlar (Countryhumans)
ParanormalBir zamanlar ben de bir ölümlüydüm.. Nefes alan, nefes veren.. Eti ve kemiği ayrılmamış, bedeninden hayat enerjisi olan ruhu alınmamış bir yaratıcımın aciz kuluydum... Ama ben de diğer herkes gibi öldüm.. Sadece benden geriye yaratıcıma ruhum ve...