( geçmiş?)
..
.
.
.
.
.
Yüce Tanrımız..
.
Ellerimi İsanın önünde birleştirmiştim..
Dağılmış güneş saçlarım
Ağzımda anlaşılmayan mırıltılar.
Kulağama dolan topuklu sesi..
.
Tüm sıraların en önüne, rahiplerin dua ettiği, vaftiz bölgesine geçmiştim..
Tamda çarmağa gerilmiş İsanın önünde
Ona yaslanmış..
Dünya Tanrısı olan ben aciz bir şekilde dizlerimi kırıp, başımı eğmiştim...
Tam 1 saattir hiç durmadan dua edip yalvarıyordum Tanrıya..
Arada okyanuslarım dolup taşıyordu..
Şimdi ise fırtına öncesi sessizliğini yaşıyordu..
Gözyaşlarım tüm yanaklarımı yalayıp ; beyaz fayanslara teslim olmuştu .
Kafamı tekrardan İsaya çevirdim..
Ona uzunca baktım..
( sınayıcığıma)
Kalbimin ağrısı yaşvarışlarıma rağmen geçmiyordu..
Ve
Büyük bir hızla tüm hücrelerimi kaplıyordu..
Kaç gün böyleydim artık hiç bilemez olmuştum.
Tek bildiğim işim biter bitmez
bu benimle yaşıt kiliseye koşmaktı..
Her geldiğimde cemaat dağılmış olurdu..
Günbatımın güzel tüm kırmızı ve turuncu tonları vitray camlardan geçer ordan da kocaman avizelere çarpardı.. .
Oradan da konukların oturduğu sıralara..
Bu güzel binanın mimarisi tam da Tanrının elinden çıkmış gibi yapılmıştı..
Cennetin küçük bir kopyasıydı..
En ufak bir ışığın
kaçmasına izin vermez onu kendi içine çekerdi.
Her geldiğimde , hep ilk gün ki gibi bu Meryem Ana klisesine hayranlığım devam ediyordu, katlanarak artıyordu
aynı aptal
düşmanıma beslediğim saçma duygular gibi...
.
AHH...
YÜCE TANRIMIZ
Jesus the king.
Ulu Anamız Meryem.
.
.
.
Beni neyle sınıyorsun böyle?
Kafamı kaldırarak kocaman kiliseye baktım..
Sessizlik..
Sakinlik..
Hakimdi Tanrının evinde..
Ama peki benim kalbimde
Acı ve gerçek bir haykırış vardı..
Yeni doğmuş bir aşk..
Ve onu vaftiz etmemi istiyordu.
Sevdiğim kadının kalbiyle
Onu büyütmemi,
beslememi bekliyordu yeni doğmuş bebek gibi
O zaman dinecekti acısı..
Huzura kavuşacaktım..
O zaman.
.
.
Ama bunu yapamam yüce İsa..
Bu aşkın ölmesi gerek..
O asla olmayacak..
Olmaması gerek..
Olmamalı da.
Katiyen olmaz..
Bunu kabul etmiyorum..
Onu ve doğurulcak olan aşkımızı kabul etmiyorum..
Üzgünüm Tanrım.
Bunu yapamam..
.
.
Tekrardan gözyaşlarım firar etmişti..
Ellerimi kaldırıp saçlarımı yolmaya başlamıştım..
Yüzüm sinirden kıpkırmızı olmuş,
Tüm sinir ve damarlarım gerilmişti..
Kafamı İsanın heykeline tekrar tekrar vuruyordum..
Boynumda ki annemin haçını
alıp kalbime bastırdım etki etsin diye..
Ağzımdan inkarlar..
Ve Küfür
Bir aciz gibiyim..
Resmen Tanrının huzurun da
onun emrine karşı geliyordum..
Onun bana biçtiği kadere lanetler okuyorum..
Ama ne kadar inkar edersem ediyim
kalbimde sancı daha da büyüyordu..
Beni artık ne uyutur olmuştu..
Ne de hayattan zevk alır hale getirmişti..
.
Tam 3 yıl oluyor..
Her gün her saat her dakika her saniye her an..
Artık bu acıya katlanamıyorum..
Ölüyorum..
Onun kokusu olmadan..
Tat alamıyorum..
Onu görmeyince..
Ruhum daralıyor
O gülmeyince..
Yaşamıyorum
Tek saniye onsuz..
.
Her geçen gün şu
Geldiğim Tanrının huzurunda daha da eriyorum..
.
Okyanusların kalbi, ateşten bedene aşık olmuş..
Onsuzluğu düşünemiyor..
Ama
ona acı çektirerek kurtulmaya çalışmış
ama nafile..
Her dakika
her saniye her an
o da onunla mezara çekilmiş..
Milyonlarca müslümanın kanıyla kaplanmış bu eller,
müslüman bir bakireye dokunmak, kalbine ve bedenine
sahip olmak istiyordu..
Onu istiyordu
. Hem de.
Ruhuna kadar.. .
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
" *"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaratıcı ve Yaratılanlar (Countryhumans)
FantastiqueBir zamanlar ben de bir ölümlüydüm.. Nefes alan, nefes veren.. Eti ve kemiği ayrılmamış, bedeninden hayat enerjisi olan ruhu alınmamış bir yaratıcımın aciz kuluydum... Ama ben de diğer herkes gibi öldüm.. Sadece benden geriye yaratıcıma ruhum ve...