Alexandros'un ağzından"Mazepste ta pame!" herhangi olağanüstü bir durum bildirmeyen askerlere toplanması için emir verdikten sonra hızla dışarı çıktım. Askerler saniyeler içinde yanımda biterken hiçbirine bakmadan atıma bindim ve karakola sürmeye başladım.
Zihinimde canlanan mavi gözler dikkatimi dağıtıyor, tekrar tekrar kendimi silkelememe neden oluyordu.
Burnumu az önce aldığım kokuyu tekrar koklamak istercesine çekip dururken düşündüm. Ne olmuştu öyle?
Küçüğüm hiç beklemediğim şekilde yaklaşmış adeta oynamıştı benimle. Oynadığı oyun beni sinirlendirmek yerine aksine ona daha çok çekilmeme neden olmuştu.
Masmavi gözleri, kızarmış dudakları ve küçücük burnunu düşünmek bir kez daha titrememe neden oldu.
Yüce İsa şahidim ki eğer 'gel' deseydi bir an düşünmeden istediği her yere giderdim.
Karakola geldiğimde askerlerin çoktan gelmiş olduklarını gördüm. Atımdan indikten sonra yanlarına gidip emin olmak için herhangi bir şey görüp görmediklerini sordum.
"Onbaşı, bir farklılık gördünüz mü?"
"Efendim hastanenin her yerine bakıldı, her şey normal gözüküyordu"
Bir şey demeden rapor vermek için Generalin odasına gittim. Kapıyı tıkladıktan sonra içeri girdim.
"Üsteğmen, hoş geldin"
"Sağ olun General. Hastaneye dediğiniz gibi gittik ve herhangi olağanüstü bir durum yoktu"
"Türklere ne dediniz?"
"İlaçları denetleyeceğimize dair bilgi gönderdik, inanmış olacaklar ki gittiğimizde fazla ilaç yoktu"
"Güzel. Eğer o fare hastanedeyse kaçmıştır"
"Ve siz gidebileceği her yere asker gönderdiniz" dedim gülerek.
"Kesinlikle. Hastanede kalsaydı bilgileri hemen ötebilirdi ama şimdi can derdinden nereye kaçacağını şaşırmıştır"
"Ama anlamadığım şey: basit bir asker nasıl olur da bu kadar bilgiye ulaşabilir?"
"Ne yazık ki yalnız olduğunu düşünmüyorum sevgili Alex ve bu yüzden onu bulmalıyız"
"Bu konuyla yakından ilgileneceğime şüpheniz olmasın"
"Sen çok iyi bir askersin Alexandros. Yalnız şu aralar sende gördüğüm, hissettiğim şey hiç hoşuma gitmiyor"
"Hissettiğiniz şey nedir?"
"Bak ben diyorum ki bu akşam tavernaya gidelim. Orada komutanın olarak değil abin olarak sohbet etmek isterim"
"Memnuniyet duyarım" selam verdim ve odadan ayrıldım.
Firuze'nin ağzınan
Annemle Esmanın hemen kaynaşmış olması beni çok mutlu etmişti. Ayrıca Esma sabahkine göre daha iyi gözüküyordu. Masada saatlerce sohbet etmiştik daha sonra annem uyumak için yukarı çıkmış Esma ile ben yalnız kalmıştık.
"Bana kendinden bahsetsene Esma. Neler seversin ya da neler sevmezsin?"
Hafifçe gülümseyip başını yere eğdi.
"Aslında ben el işi yapmayı çok severdim. Bizim orda hep toplanıp hem sohbet eder hem el işi yapardık"
"Çok arkadaşın var mıydı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRUZE
Teen Fiction1919 İzmir İşgalin getirdiği yıkımın ortasında bir Türk kızı ve bir Yunan askeri... Biri, toprağını koruma mücadelesi veren bir halkın sesi; diğeri, zaferin gölgesinde kaybolmuş bir vicdan. ... "Biz düşmanız" dedim kendimi dikleştirip gözlerine kara...