siz şimdi diyosunuz ki sen nerdesin bunca zamandır... okul falan başladı yoğunuz bölümce ondan... neyse bakalım buyrunuz hyunine özel bölüm geldi (literally fici unuttunuz biliyorum)
medyaya antimatter - epipath şarkısını koymaya çalıştım umarım gözüküyodur ya :')) resmen hyunin için ayrı bir playlistim var :')
*
Neredeyse her gün kulüpteki bazı insanlarla yaşadığı anlaşmazlıklar, Hyunjin'i bir hayli yormaya başlamıştı. Normalde zaten çok da kolay bir süreçten geçtiği söylenemezdi ama Jisung ve Felix'in anlamsız çıkışları onda çığlık atma isteği uyandırıyordu. Yine de buna dayanabilirdi. Göz ardı edebilir, görmezden gelebilir, umursamayabilirdi.
Maalesef bu her zaman mümküm olmuyordu ve Hyunjin, bu iki insanın neden kendisine karşı böylesine cephe aldığını bilmediği için normalden daha da gücüne gidiyordu. Jisung'a karşı azıcık gıcık olsa da Felix'e karşı hiçbir şey yapmamıştı; kelimenin tam anlamıyla, hiçbir şey. Jisung'un gerginliğini kendisinin de düşüncelerinden yola çıkarak bir nebze anlasa da Felix'i anlamıyordu.
Müzik kulübünün kapısını açıp içeri girdi. Günün erken saatlerine rağmen dışarıda bulutsuz, güneşli bir hava olduğu için perdeleri aralanmış sınıfın bir kısmının güneş aldığını gördü. Oldukça hoşuna gitmişti aralık perdelerden sızan güneş ışığı. Kapıyı kapattı ve kısa bir süre kapıya yaslanarak son zamanlarda sık sık uğradığı bu sınıfa baktı.
Öğretmen masasının yanında Minho'nun bozuk olduğunu söylediği elektronik piyano duruyordu. Öğretmen masasının hemen önündeki sıra ise, diğer sıralarla simetrik bir şekilde durmaktansa pencereye paralel olarak yerleştirilmişti. Bu sıranın arka çaprazında ise kulpu kırılmış, artık açık olan kilitli dolap duruyordu.
Hyunjin merakla dolaba doğru ilerledi ve aralık kapağı tamamen açıp içine göz attı. Üst rafta birkaç sayfa kağıt rastgele bir şekilde üst üste duruyordu. Kağıtların altında ise içinde pena dolu olan bir kutu vardı. Farkında olmadan gülümsediğini boş nota kağıtlarına ve pena dolu kutuya bakarken fark etti. Alt rafta ise Jisung'un dün ayırdığı, çalınabilir olan müzik aletleri vardı.
Yüzündeki gülüşü hiç bozmadan dolabın kapağını kapattı ve sınıfı incelemeye devam etti. Öğretmen masasına ilerledi ve bir öğretmen edasıyla ellerini masaya yaslayarak eğildi. Masanın yüzeyini inceliyordu sebepsizce. Kendisinden başka fark eden var mıydı bilmiyordu ama masanın üzerine biri anahtar veya uçlu kalem ucuyla '103'ü kazımıştı. Sanki bu masanın bu sınıfa ait olduğunun somut bir kanıtıydı bu.
Sınıf kapısı açıldığında Hyunjin, kimin geldiğine bakmak için kafasını çevirdi ve siyah kıvırcık saçlı genci gördü. Üzerinde görülmeye alışılmış yeşil gömleği vardı. Tuhaf ama şık spor ayakkabıları ve açık renk kotuyla Hyunjin'in gözünde yine geçer not almıştı.
"Süslü?" diye şaşırdı Jeongin. "Ne yapıyorsun tek başına burada?"
Hyunjin ters bir cevap vermek istese de mental olarak bitkin hissediyordu. Uğraşmak istemediği belli olan bir ses tonuyla, "Hiç." dedi. "Kafa dinliyorum."
Normalde sarışın gencin sıradan cevaplar vermeyeceğini bilen Jeongin, durumu garipseyerek kaşlarını çattı. "Kafa dinlemek için bula bula kaotik müzik kulübümüzü mü buldun süslü?"
"Kimse yok ki." Öğretmen masasından ayrılıp önündeki sıraya ilerledi sarışın. Kalçasını sıraya dayarken ellerini kendine sarılıyormuş gibi kollarına sardı. "Kimse yokken daha güzelmiş bu sınıf."
Karşısındaki gencin ruh halinde bir dalgalanma olduğunu hissetti Jeongin. Bir şeyler vardı ve Hyunjin'in normalden daha durgun ruh hali bunu aşırı belli ediyordu. "Bir sorun mu var Hyunjin?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Castle Of Glass | Stray Kids
Novela Juvenil"Az önce o gitar akorlarını doğru bastığına yemin edebilirim Chan." "Bu mümkün değil çünkü ben müzikten nefret ederim Seungmin." * Chanmin, hyunin, minsung, changlix