BÖLÜM ON // ENDİŞE

324K 248 0
                                    

Annem verandadaki sallanan bahçe salıncağına oturmuş, kucağındaki yavru kediyi seviyordu. Bu rahatlatıcı manzara gerçekliğe dönmüşüm ve yolun geri kalanı hayalden ibaretmiş gibi hissettiriyordu. Birkaç saat önce bir meleğin saldırısına uğramamışım gibi.

Arabayı caddede bıraktım ve gülümseyerek dışarı çıktım. "Hey, bu kadar geç geleceğini bilmiyordum. Bu gece evde kalacağını sanıyordum." 

Merdivenleri aşıp yanına yerleştim.

"Üzgünüm, aramam gerekirdi. Uzun zamandır kimse merak etmiyordu, haber vermem gereken biri yoktu." Yüzü hüzünle gölgelenince elini tuttum. "O şekilde demek istemediğimi biliyorsun." Hafifçe başını salladı, gülümsemeye çalıştı.

"Aç mısın?"

Midem benim yerime isyan edercesine guruldadı. Annem kediyi salıncağa yatırdı, elimden tutarak beni eve çekti. Zorla yemek yedirme sırası ona geçmiş gibi görünüyordu çünkü yokluğumda boş kalmamak için yiyemeyeceğimiz kadar çok yemek yapmıştı ve birileri bunları yemek zorundaydı.

"Tanrı aşkına," diye mırıldandım. "Sanırım bir canavar yarattım." 

Annem omuz silkti.

"Canım sıkılıyordu ve ben de seni beklerken sevdiğin yemekleri yapayım dedim."

İrileşmiş gözlerimi masada gezdirdim.

"Hatırlat da seni bir daha yalnız bırakmayayım." Annem güldü ve omuzlarıma bastırarak sandalyeye oturmamı sağladı. Onu kırmak gibi bir niyetim yoktu. Bugün öğleden sonra yaşadıklarımın şoku mideme yansımıştı. Düşünecek çok şeyim vardı fakat iştahım kesinlikle yoktu. Yine de hazırladığı her şeyin tadına bakmaya ve ona övgüler yağdırmaya devam ettim. Buna ihtiyacı vardı. En azından birimizin iyi olmaya ihtiyacı vardı.

Sonunda çatlayacağımı hissettim ve tabağı ittirdim. "Lütfen, yarın bir kısmını komşulara verelim. Hem eski dostlarını yeniden kazanırsın hem de bu kadar şey çöpe gitmemiş olur. İkimizde de bunları bitirecek kadar mide yok."

Annem başını salladı, yiyecekleri güzelce servis tabaklarına ayırıp düzenli bir şekilde buzdolabına yerleştirdi. "Haklısın, sanırım biraz abartmışım. Ama yemek yapmayı özlediğimi fark ettim."

"Belki de MasterChef'e katılmalısın, büyük ödüle hayır demem." 

El bezini omzuma çarptı ve sırıttı. Bal rengi gözleri ışıl ışıldı. 

"Anneyle dalga geçilmemesi gerektiğini sana öğreten olmadı galiba? Hadi yatağa!"

Tabağımı lavabonun içine bırakıp annemin yanağına ufak bir öpücük kondurdum, odama çıkan merdivenleri tırmandım. Uyumak için sabırsızlanıyordum. Ethan'ı görmek, öğrendiklerimi anlatmak ve büyük kaçırma planım için ona danışmak istiyordum. Dün gece Rüyalar Alemine girememiş olmam zihnimi sızlatan garip ve tekrarlanmaması gereken bir sorundu. Anafiel erişimimi engellemişti? Ya da bende bir sorun mu vardı? Pijamalarımı giyip yorganın altına girdim. Huzursuzca kıpırdandığım sırada kapım aralandı ve annem boynumun girintisine ufak, tüylü bir şey bıraktı.

"Bu ufaklığı unutmuşsun. İyi uykular."

"İyi geceler."

Kedi yuvasıymış gibi boynuma sığınıp uykusuna döndü. Onu kıskanarak gözlerimi yumdum, uykunun beni almasını bekledim.

*

Güneş, Ekim ayının dengesizliğini odama yansıtıyordu. Hava serin olmasına rağmen odama sızan tatlı güneş ışığı beni kandırmaya çalışıyordu. Üzerimi giyinirken her zamankinden huysuzdum. Pencereye baktığım zaman görmek istediğim şey Roanoke'ın kızıl yapraklar döken ağaçları ve güneşi değil, Rüyalar Aleminin soğuk ve karlı havasıydı.

VAHŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin