Jeongguk en yakın arkadaşı akşam yemeğine geleceği için biraz daha özen göstermişti sofrayı kurarken. Sabah yataktan kalkarken kendisini hiç enerjik hissetmemesine rağmen masaya süslediği esnada pek de neşeliydi. Taehyung'un küçük kız kardeşi Yejin için de bir tabak çıkardığında onun tabak boyutunu küçük tutmaya karar verdi. Yıllardır büyükannesiyle yaşayan Jeongguk'un küçüklükten kalan ve atmaya kıyamadığı Spiderman figürlü tabağı masaya koydu en son. Yejin daha çok prensesleri sevse de ve Jeongguk bunu tahmin etse de belki değişiklik hoşuna gider diyerekten tabağı masadan kaldırmamıştı.
Kapıda karşıladığı küçük kız bir elinde koyu pembe tonlarında, üstü stickerlarla kaplı bir çantayla Jeongguk'a yargılayıcı bakışlar attığında Jeongguk'un diyebildiği tek şey "Hoş geldin minik şeytan." olmuştu. Yüzünü ekşiten Yejin sanki Jeongguk orada yokmuş gibi içeri girdiğinde büyükanneyi görmesiyle elindeki çantayı fırlatmış ve büyük bir coşkuyla "Büyükanne!" diyerek yaşlı kadının bedenini sarmalamıştı. Hem Taehyung hem Yejin, Jeongguk'un büyükannesini kendi büyükleri gibi sevip sayıyorlardı. Yejin pek göremese de yaşlı kadınla ne zaman bir araya gelseler birlikte vakit geçirmekten fazlasıyla zevk alıyordu. Büyükanneye göre Taehyung ise artık onun bir diğer torunuydu. Saygılı mı saygılı, edepli mi edepli bir torun. Pek de çalışkandı. Jeongguk'un aksine.
"Canım benim..." dedi büyükanne küçük kızın sıcak sarılışına karşılık vererek. Yüzündeki tatlı tebessüm Jeongguk'un dudaklarını kıvrılmasına neden olmuştu. Onun tek ebeveyni büyükannesiydi ve onun mutlu olduğunu görmek genç çocuk için çok özel ve önemli bir detaydı.
"Hoş geldin." diye devam etti daha sonrasında büyükanne saçlarını iki kulak yapmış kızın saçlarını severken. "Boyun çok uzamış, çok büyümüşsün Yejin."
Küçük kız eksik olan dişleriyle kocaman gülümsedi. Gülüşünde gurur yatıyordu.
"Çok süt içiyorum büyükanne!"
"Aferin- Aferin sana."
Daha sonra Yejin aceleyle büyükannenin elinden tuttu ve onu salona doğru çekiştirdi. Jeongguk ikilinin kıkırdamalarını dinlerken ıslık çalmaya başladı. Keyfi uzun zamandır hiç bu kadar yerinde olmamıştı.
Aile hissiyatını tatmıştı. Bu kadar huzur verici olduğunu bilmiyordu.
Ancak tam aile gibi hissetmesi için bir kişinin marketten dönmesi gerekiyordu.
Jeongguk çorbaları kaselere boşaltırken tek düşündüğü şey Taehyung'du. Onun bir an önce burada olmasını istiyordu.
Derken biraz zaman geçmesinin ardından kapı zili arka arkaya çaldı. Jeongguk kaselere çorbaları koymayı yarıda kesti ve koşar adımlarla kapıya doğru gitti. Kapının ardında durduğunda yüksek sesle, onun da kendisini duyacağını bilerekten "Gelemezsin, hayvanları evimize almıyoruz!" diye bağırdı. Apartmanın içinde Taehyung'un gülüşü yankılandığından Jeongguk'un dudaklarını minik bir tebessüm işgal etti ve bu kapıyı aralamasını sağladı.
Gri svetşörtüyle ve dağınık saçlarıyla, birazcık da nefes nefese kalmış haliyle Jeongguk'u şaşırtmıştı. Çabuk olacağım derken bayağı bir koşmuş olmalıydı. Taehyung "Beni içeri almayacaksın ha?" dedi ve içeri adım atarak genç çocuğa yaklaştı. Sıcak nefesi Jeongguk'un yüzünü yalamıştı. Jeongguk hiç paniklemedi, Taehyung'un yakınlığından hiçbir zaman rahatsız olmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lust for life
Fanfiction𝘁𝗮𝗲𝗴𝗴𝘂𝗸 Jeongguk ve Taehyung, zıtlıklarına rağmen uyum yakalamış iki arkadaştır. Aralarındaki bağın gücü, gün geçtikçe sadece arkadaş olup olmadıklarını sorgulatır. [𝘁𝗲𝘅𝘁𝗶𝗻𝗴] + [𝗱𝘂𝘇𝘆𝗮𝘇𝗶] [𝗳𝗿𝗶𝗲𝗻𝗱𝘀 𝘁𝗼 𝗹𝗼𝘃𝗲𝗿𝘀]