Vücudumun her yerinde tarifsiz acılar vardı. Gözlerimi zorla açtım. Sanki gözlerimin içine kum dolmuş gibi hissediyordum. Görüntü netleşince tavanı gördüm. Burası benim odam değildi. Dohyun amca'nın evi de değildi. Ve bir otel odası da değildi. Neredeydim?
Başım çok ağrısa da zorla kafamı sağ tarafa çevirdim. Bir sandalye vardı. Boştu. Ve biraz ileride bir koltukta yatan, tanımadığım bir adam vardı. Uyuyordu. Yoksa... bunlar dae-jung'un adamları mıydı? Bana daha fazla işkence çektirmek için öldürmemişlerdi demek ki. Kollarımda ve bacaklarımda sargılar vardı. Tedavi etmiş olmalılar.
Vücudum daha fazla işkenceyi kaldırır mı emin değildim. Buradan kurtulmanın bir yolunu bulmalıydım. Koltukta yatan adamın üst tafafı çıplaktı. Odanın içi karanlık olsa da gözlerim alıştığı için seçebiliyordum zar zor. Kolumu kıpırdatmaya çalıştığımda o kadar acıdı ki dudaklarımdan güçlü bir inleme kaçtı.
Sesimi duyan koltuktaki adam kıpırdanmaya başlayınca hemen gözlerimi kapattım. Uyandığımı anlarsa hemen işkenceye başlardı.
Tehlikenin geçtiğini anladım ve usulca gözlerimi yeniden açtım. Sorun yoktu. Adam uyuyordu. Bur'dan bir şekilde çıkmam gerekiyordu ama nasıl yapacağım hakkında bir fikrim yoktu. Kollarımı, bacaklarımı ve vücudumu hareket ettiremiyordum. Sırtımdaki yara da oldukça derindi anlaşılan. Gözlerim tekrar çevreyi taradı. Yatağın yanındaki sandalyenin üstünde bir telefon vardı.
Kolumu zorlukla kaldırdım ve telefonu aldım. Tabii bu esnada göz yaşlarımı tutamadım. Canım çok acıyordu. Telefonu açtım ama şifreyi görünce artık umutsuzluğa kapıldım. Telefondan dohyun amca'yı arayıp yardım isteyebilirdim ama şifre vardı ve ben ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
Odanın dışından sesler gelince telefonu hızla yerine fırlattım ve gözlerimi kapattım. Yüzüm sırılsıklamdı. Canım o kadar çok acıyordu ki ağlamadan duramıyordum.
İçeriye birisinin girdiğini adım seslerinden anladım. Yanımdaki sandalyeye oturdu. Yüzümü dikkatle inceliyordu şuan. Nefesi yüzüme vuruyordu. Bir şeylerden şüphelenmemesini umut ediyordum. Daha sonra geriye çekildi. Biraz sonra birisini aradığını anladım. Telefon uzun uzun çaldıktan sonra açıldı.
"Merhaba.... evet.... kendisi hâlâ uyanmadı.... yüzünde ıslaklık var, ağlıyor sanırım.... tamamdır.... ne yapmam lazım peki.... anladım..... görüşürüz."
Karşı tarafın ne dediğini anlamadım ama yanıma gelen kişinin sesi telaşlı çıkıyordu. Sandalyeden kalktı ve odadan çıktı. Hemen gözümü açtım. Yanıma baktım. Telefon sandalyenin üzerindeydi. Yine kapatmıştı Allah'ın cezası herif. Yapacak bir şeyim yoktu. Mecbur zamana bırakacaktım.
Biraz sonra tekrar aynı adam içeri girdi. Yanıma oturdu. Yanımdan su sesi geliyordu. Birden başıma ıslak bir şey koyunca irkildim. O zamana kadar titrediğimin farkında değildim. Uykum geliyordu. Uyumak istiyordum ama uyuyamazdım.
Alnımdaki bezi sürekli olarak ıslatıyordu. Ateşim vardı. Vücudumun titremesi şiddetlendi. Dişlerim birbirine vuruyordu. Yanımdakinin de telaşlı nefeslerini hissediyordum.
Bezi tekrar ıslattı ve alnıma koydu. Daha sonra yine birisini aradı.
"Alo, hâlâ ateşi düşmedi.... evet dediğinizi yaptım, hâlâ bezi sürekli olarak ıslatıyorum ancak titremeleri şiddetlendi.... hayır hâlâ uyanmadı ve endişeleniyorum artık.... arkadaşlarımı uyandırmalı mıyım... emin misiniz gerek olmadığına.... peki anladım.... o hâlde bu suyu döküp daha soğuk bir su getireyim... tamamdır bir şey olursa tekrar ararım... iyi geceler."
Telefonu kapattı ve alnımdaki bezi de alarak odadan çıktı. Gerçekten benim için endişeleniyor muydu? Hayır tabii ki saçmalama. Sadece dae-jung korkutmuştur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stray Kids Mafya Günlükleri
FanficEğitimli bir ajan olan kızımız her zaman bireysel çalışır ama gelen bir emir üzerine yeni bir gruba katılır ve macera başlar.