"Yeonjun, bugün sahile mi gitsek?"
"Bugün mü? Olabilir. Yiyecek bir şeyler hazırlayayım mı?"
Soobin 'gerek yok' anlamında kafasını sağa sola salladı ve "Boş ver, biraz yürüyelim ve denizi seyredelim istiyorum. Çok uzun kalmayız." dedi.
***
Sahile geldiklerinde terliklerine dolan sıcak kumla birlikte ikisinin de yüzüne gülümseme konmuştu. Soobin'in aklına nereden gelmişti birden bu fikir? Belki de yakında doğum günü olduğu için bu kadar sevinçliydi.
Etraftaki insanlar yavaştan evlerine gidiyordu. Çünkü güneş batıyordu ve deniz dalgalanmaya başlamıştı.
"Yeonjun, biz seninle ne zaman tanıştık?" diye sordu aniden Soobin.
Yeonjun durdu ve ona döndü.
"7 yıl önce. Neden soruyorsun?"
Soobin kafasını yana eğdi ve tebessüm etti.
"Seni 7 yıldır seviyorum demekki."
Bu sözleri duyduğu an kalbi yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlamıştı Yeonjun'un. İlk zamanki gibi aşıklardı birbirlerine. Hiç bir şey değişmemişti. Değişmeyecekti.
***
Biraz yürüdükten sonra Yeonjun'un isteği üzerine denize uzanan iskeleye çıktılar. Yeonjun küçüklüğünden beri denizi çok severdi ama yüzmeyi bilmiyordu. Çünkü annesi denizden nefret ederdi ve çocuklarını asla suya sokmazdı.
Yeonjun bu soğuk havada onu ısıtabilecek tek şey olan Soobin'in ellerini tuttu.
"Ben de seni seviyorum. Çok çok çok çok seviyorum seni." dedi.
Soobin cevap vermek yerine Yeonjun'un gözlerine baktı. Siyah gözleri nasıl oluyor da bu kadar parlayabiliyordu? Nasıl bu kadar güzel olabiliyorlardı?
Yeonjun kafasını çevirip denizi seyretmeye devam etti.
"Fotoğraf çekinelim mi? Anı olarak kalsın." dediğini duydu Soobin'in.
"Hadi çekinelim." dedi Yeonjun ve iskelenin en kenarına geçtiler.
İskelede korkuluk yoktu. Soobin kamerayı tek eliyle açmayı deniyordu ve telefonu birden elinden kayıp suya düştü. Soobin refleksle telefonu tutmak için öne atıldığındaysa, denizin dalgalı ve derin sularına düştü. Ne kadar çırpınsa da yukarı çıkamadı.
Yeonjun ne yapacağını bilmiyordu. Etrafına bağırsa da herkes gitmişti ve koca denizle tek başınaydı.
Yüzme bilmiyordu, suya atlayamazdı ama burda öylece duramazdı da.
Uzaktaki sahil güvenliğe doğru koşmaya başladı. Aynı anda telefonundan 112'yi arıyordu.
Kumların üzerinde düşerek de olsa koşuyordu ama nafile, Soobin o kadar fazla dayanamazdı.
***
"Aç gözlerini! Lütfen, beni bırakamazsın!"
Ve hıçkırıklar.
"Soobin! Bunu yapamazsın!!"
Daha fazla hıçkırık.
Ambulansta Soobin'in geri dönmesini bekleyen bir Yeonjun, acil yardım ekibi ve hayatı sonlanmış bir kişi, Soobin.
-
•İlk defa bir fic yazıyorum ve bir gün içerisinde konuyu ve diğer şeyleri hazırlamaya çalıştım.
•Umarım beğenirsiniz.
•Sıfırdan böyle bir hikayeye başlamak büyük bir risk gibi geliyor bana ya meaixjapshwşfna.
•Hikayenin tamamı hayallerimde çok güzel ama yazarken sıkıcı yazabilirim ve umarım öyle yapmam, konunun boşa gitmesini istemiyorum.
•Her neyse, ilk hikayem ve umarım şimdiden beğenirsiniz. Okuduğunuz için teşekkürler. :)

ŞİMDİ OKUDUĞUN
God is Azrael / Yeonbin
Fanfiction"Bu sefer sana itaat etmeyeceğim, Soobin." "Yapabiliyorsan neden olmasın? Tabii bağlılık yeminini bozabilirsen."