2. KAÇINILMAZ

180 15 22
                                    

Madalen Duke- How Villains Are Made

Keyifli okumalar dilerim :)

Hayatın kaçınılmaz anları vardır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hayatın kaçınılmaz anları vardır.

Bu anlarda matematik yanılır.

Bazen sonsuz olasılıkta alacağın kararların, yapacağın seçimlerin yalnızca tek bir sonucu olur. Değişkenleri ne yaptığının hiçbir önemi olmaz. Ne kadar farklı yollardan geçersen geç değişmezi yaşamaya mahkumsundur; yolların tek bir nihai sonu vardır.

Yine de kaçmayı düşündüm çünkü ben buydum: Bir kaçak. Ne kadar uzağa gittiğinin bir önemi yoktu öylece
gitmeyi sevenler için. Yine yapabilirdim, kendinden bile kaçabilen biri bütün dünyadan kaçabilirdi ama biliyordum ki, kendi kuyruğunu yiyen bir solucan misali kaçınılmazın kollarına gidecektim. Tıpkı bütün damarların kalbe ulaştığı gibi kaderim beni bulacaktı.

O adam bana en çok bunu hissettirmişti.

Bu sefer kaçamayacağımı.

Sabah kalkıp işe giderken gece hiç uyumadığım için göz altlarım mosmordu ve normale göre epey dalgındım. Uzun zaman sonra ilk defa düşünmekten başım ağrıyordu. Tüm bunların ise bir başlangıç olduğunu biliyordum. Yarın kim bilir nerede, ne halde olacaktım. Bir karar verebilecek seçeneğim bile yoktu. Ne yapabilirdim ki? Polise gidemezdim, hadi gittim diyelim kendi başımı belaya sokardım. Zira bir adamı yanlışlıkla da olsa öldürmüş olmam söz konusuydu. Yandaş olmadığım için yönetimin gözünde bir hayvandan farkım yoktu, kim bilir başıma neler gelirdi.

Sıkıntıyla soluk alıp verdim. Her şey o kadar ani olmuştu ki hiçbir hazırlığım yoktu, gittiğim yerde saklanamazdım. Radikallerin tüm şehirlerde var olduğunu ve kim olduklarını bilmediğim için onlardan da saklanamayacağımı göz önüne alırsak, beni yakalaması uzun sürmezdi. İşleri zorlaştırmak istemiyordum. Ölmek hiç istemiyordum.

Kaderin kumarını oynamaktan başka çarem yoktu. Belki şans benden yana olurdu ve bir dahaki ay tüm bu yaşananları hatırlamazdım bile.

Çalıştığım restoranın önüne geldiğimde beynimi kemiren düşünceleri kafamdan atmaya çalıştım. En azından akşama kadar bu konuyu unutmuş gibi yapsam iyi olacaktı. Düşündükçe çıkmaza giriyordum. Ön kapıdan girmek yerine yan taraftan açılan mutfak kapısından girdim ve başımdaki siyah şapkayı çıkarıp sırt çantama tıktım. İçeri girdiğimde birkaç kişi dönüp bakmıştı ama tabi ki de kimse selam vermeye bile yeltenmemişti.

O hariç.

Üstümü değiştirmek için girdiğim odaya peşimden gelip "Nasılsın?" diye şakıdı canlı bir sesle. Çantamı kendime ait dolaba koyarken ona baktım.

Ceren.

Bu şehirde gözlerine gerçekten baktığım tek kişi.

Bir gölgeyi fark eden ve o gölgeyle tek taraflı konuşan tek kişi.

YANGIN, KİTAP FORMATIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin