Uzun saçlı oğlan, yatağından kalkıp küçük masasının başına geçti. Tahta masada duran iki mumu da yaktıktan sonra başını elleri arasına aldı ve düşünmeye başladı.
Gece olmuştu, yıldızlar gökyüzünü süslüyordu fakat Beomgyu uyuyamıyordu. Daha doğrusu içindeki sıkıntı veren his ve aklındaki düşünceler uyumasına izin vermiyordu. Ailesi çoktan uyumuş olmalıydı. Ev fazlasıyla sessizdi. Ara sıra dışarıdan, rüzgarın okşadığı yaprakların hışırtısı duyuluyordu sadece.
Mumların cılız ışığı önünü aydınlatırken eline kalemini aldı genç oğlan. Yapacak başka bir şey bulamıyordu kendine. Bu yüzden rastgele bir şeyler karalamaya başladı önündeki kağıda.
İki mumun da yarısından çoğu eridiği vakit resmi bitti kestane saçlı gencin. Titrek ışıklar azalırken uzun saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı Beomgyu. Bitmiş çizimi iç çekmesine sebep oldu.
Kang Terry Taehyun aklından hâlâ çıkmamıştı.
Elini alnına götürüp bir süre bekledi resme bakarken. Hayatında ilk kez gördüğü bu adamın, aklını nasıl ele geçirdiğini sorguladı. Daha birkaç gün önce Taehyun'un yanındaydı. Güzel sesini işitmişti, gece karası gözlerle pek çok kez buluşmuştu bakışları.
Ne diye bunları düşünüyordu şimdi? Hiçbirinin anlamı olmamalıydı onun için. Bir oğlanı farklı anlamda merak etmesi kesinlikle koca bir saçmalıktı. Taehyun'u tanımak istemesi, onun yanında olmak istemesi ve sürekli aklını meşgul etmesi doğru değildi. Özellikle Beomgyu'nun bütün bunlara izin vermesi hiç doğru değildi.
Üstelik aklındakileri sorabileceği kimsesi de yoktu. Ailesine soramazdı bunu, arkadaşı da olmadığına göre kendi başına kalmıştı her zamanki gibi.
İçindeki öfke büyürken elleriyle yüzünü kapattı Beomgyu. Kendine hakim olamıyordu. Şimdi Taehyun'un ne yaptığını düşünmemeliydi, uyuması gerekiyordu.
Kapattığı gözlerini yeniden açtıktan sonra bakışları Taehyun'un resmine gitti. Unutmadığı her ayrıntısını çizmişti yine ancak soğuk bakışlarını yansıtamamıştı. Belki de kara gözlerdeki anlamı çözemediği içindi. Gerçi hiç kimsenin, o ışıltılı gözlerdeki anlamı kağıda dökebileceğini zannetmiyordu genç oğlan.
Kağıdı eline aldı iç çekerken. Yaptığı çizimi buruşturacak gibi oldu ancak sonra vazgeçti. Kıyamamıştı ve içinden bir ses bu çizimi atmaması gerektiğini söylüyordu. Ne de olsa Taehyun'u bir daha görme fırsatı olmayacaktı.
Sessizce sandalyesinden kalkıp bir eline mumu diğer eline çizimini aldı Beomgyu. Duvara monte edilmiş rafa gitti adımları. Elindeki mumu bulduğu ilk yere bıraktı ve orada duran kitaplardan rastgele birini seçti. Yaptığı resmi katladıktan sonra kitabın arasına koydu. Mumu tekrar eline aldığı vakit kitabı eski yerine bıraktı. Yatağının önüne gelince de tamamen erimek üzere olan mumları üfleyip söndürdü. Bedeni yatağıyla buluştuğunda gözlerini kapattı, birkaç saat geçmiş ve uykusu gelmişti artık.
Zaten daha fazla düşünmemesi için tek yol da uyumaktı.
***
"Yeterli mi baba?" diye sordu uzun saçlı genç rafı silmeyi bırakıp gözlerini yaşlı adama çevirirken. Babası, Taehyun'un heykeliyle uğraşırken o, yine temizlik yapıyordu.
"Yeter." dedi Mr. Choi önündeki taşı yontarken. Başını işinden kaldırmamıştı, tek odağı yaptığı heykeldi.
Duyduğu cevapla rahatladı Beomgyu. Saatlerce temizlik yapacağını düşünmüştü fakat babası meşgul olduğu için kaytarabilirdi. Elindeki bezi bir kenara bırakıp yanındaki tahta tabureye otururken Taehyun'un aklını ele geçirmesine izin verdi. Bundan zerre kadar da pişmanlık duymadı. Kimse bilmiyordu düşüncelerini ne de olsa. Zaten birileri bilse dahi pişmanlık duyacağını sanmıyordu Beomgyu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sculptural, taegyu
FanfictionAy ışığının öptüğü tenine Gizlice yıldızları bırakıyorum. Rüzgarın okşadığı saçlarını Çiçeklerle süslüyorum. Parmaklarıma değen sıcak eline Sımsıkı tutunuyorum. Eşsiz gülüşünle parlak gözlerini Yüreğime saklıyorum.