fifteen

92 28 5
                                    

Taehyun gideli yalnızca birkaç gün olmuştu. Beomgyu neredeyse hiç odasından çıkmıyor, sadece kiliseye gidiyordu. Pek yemek yemiyordu artık. İştahı yoktu zaten. Çoğu zaman çizim yapıyor veya penceresinden dışarıyı izliyordu. Okuldan geldikten sonra Yunjin kapının ardından konuşuyordu onunla. Ailesi yanına gitmesine izin vermiyordu. Yine de Beomgyu, kardeşi sayesinde biraz daha güç buluyordu.

Bir de sevgilisine kavuşma hayali katlanmasını sağlıyordu. Şimdiden özlemişti Taehyun'u fakat sabretmeliydi. Bekleyecekti onu, söz vermişti.

Bazen onunla birlikte bu kasabadan ayrıldığını hayal ediyordu Beomgyu. "Şu an yanında olabilirdim." diyordu kendine. Sonra Mr. ve Mrs. Kang geliyordu aklına. Onların vereceği tepkiyi bilemiyordu. Ailesini bırakamayacağı gerçeği yüzüne vuruyordu hemen ardından.

Aslında ailesini geride bırakabilirdi lakin Yunjin kalmasını sağlıyordu. Eğer babasına bir şey olursa annesi kendi başının çaresine bakabilirdi ancak Yunjin'e bakamazdı. Mrs. Choi yeterince yaşlıydı ve Yunjin henüz küçüktü, Beomgyu kendi yaşadığı zorlukları kardeşine yaşatmayı istemiyordu.

Savaştan kaçıp geldikleri günleri pek hatırlamıyordu genç oğlan. Henüz küçük bir çocuktu o zamanlar ancak sonrasında babasının işsiz kalmasını, dışlanmalarını, nasıl yalnız kaldığını çok iyi hatırlıyordu. Hepsi aklındaydı. Reddedilmesine rağmen bu ailenin bir parçasıydı hâlâ ve üzerine düşen sorumlulukları vardı. Yunjin'i öylece bırakıp gidemezdi, onun suçu yoktu olanlarda. Aynısını Yunjin de söylüyordu ona, sevdiği adam için Beomgyu'ya kızmıyordu, hâlâ abisini sevdiğini söylüyordu. Gizlice pencerenin önüne gelip abisine bir şeyler getiriyor, onunla konuşuyordu. Beomgyu, kardeşini nasıl bırakabilirdi ki? Kendisini olduğu gibi kabul eden, suçlamayan bu temiz kalpli küçük kızı asla bırakamazdı.

Kapının kilidinin açıldığını duyduğu sırada düşüncelerinden uyandı genç oğlan. Yaptığı çizimi önündeki İncil'in altına saklayıp arkasını döndü. Açılan kapının ağzında dikilen babası yine alaycı gülümsemesiyle bakıyordu ona.

"Sürtüğü olduğun adam kaçıp gitmiş." dedi Mr. Choi gülerken. Keyifli olduğu belliydi, oğlunun verdiği sözden habersiz kazandığını düşünüyordu.

"Sen öyle san." diye mırıldandı Beomgyu önüne dönerken. Babasının bu hâli sinirini bozmuştu.

"Üzüldün mü? Sana söylemiştim Beomgyu, bir sapık uğruna geldiğin hâle bak. Sırf onun için kendi aileni bile karşına aldın ancak o herif seni bırakıp gitti." deyip küçük bir kahkaha attı yaşlı adam. Haklı çıktığını ve onları ayırdığını sanıyordu.

"Madem konuşmuyorsun aklın başına gelene kadar burada kalmaya devam et." diyerek çıktı Mr. Choi. Kapıyı yeniden kilitlerken epey zevk alıyor gibiydi. Üstelik "şeytan" dediği Taehyun'dan tamamen kurtulduğunu düşünüyordu. Korkağın teki olmalıydı o genç adam.

Beomgyu kapının kilitlendiğini duyduktan sonra gözyaşlarını serbest bıraktı. Taehyun'un, onu bırakmadığını biliyordu. Ağladığı şey bu değildi, babasının hâlâ böyle konuşabilmesi hatta eğlenmesi sinirlendirmişti onu.

Daha fazla ağlamadan, ıslanmış yanaklarını sildi uzun saçlı genç. Değmezdi, biliyordu. Babası, onu hiçbir zaman anlamayacaktı. Bu yüzden dediklerinin de bir önemi olmamalıydı.

Sakinleştikten sonra çizimini İncil'in altından çıkarttı. Kaçıncı olduğunu bilmediği kez sevgilisini çiziyordu. Ayrıldıkları gün vardı kağıtta bu sefer. Taehyun'un kırgın bakışları sevgiyle bakıyordu ona. Yüzünde, Beomgyu'nun ölüp bittiği küçük gülümsemesi vardı. Siyah saçları, güz sabahının rüzgarıyla birbirine karışmıştı. Buna rağmen mükemmel görünüyordu. Tıpkı Beomgyu'nun hatırında olduğu gibiydi.

Bu çizime bakmak bile heyecanlandırıyordu genç oğlanı. Kalbi hızlanıyor, aklına gelen güzel anılarla istemsizce gülümsüyordu. Odasında kilitli kaldığını, her sabah kiliseye zorla götürülmesini ya da ailesinin sözlerini çabucak unutuveriyordu. Bu yüzden Taehyun'u geleceği günü düşündü. Ayrı kalmak zorunda olmayacakları vakitleri hayal etti. Eninde sonunda gelecekti sevgilisi, biliyordu. Ona söz vermişti. Taehyun sözlerini tutardı.

Duyduğu sesle birlikte heyecanla başını kaldırdı Beomgyu. Kapalı olan perdeyi hızla açtığında hayal kırıklığına uğradı istemsizce. Bir an için Taehyun'un geldiğini ve camı tıklattığını düşünmüştü ancak pencereye çarpan yağmur damlalarından başka bir şey yoktu önünde. İşine o kadar odaklanmıştı ki yağmuru fark edememişti. Kendine kızdı yeniden sandalyesine otururken. Taehyun hemen geri gelmiş olamazdı elbette. Ne diye umutlanmıştı ki?

İç çekip penceresinden dışarıyı izlemeye başladı Beomgyu. Burukça gülümserken yanağını avucuna yasladı. Daha birkaç gün geçmesine rağmen sevgilisini çok özlemişti.

sculptural, taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin