seventeen

55 9 15
                                    

Alnındaki teri silip elindeki çapayı yere bıraktı Beomgyu. Baharın ortasına gelmiş sayılırlardı. Birinin bahçeyle ilgilenmesi gerekiyordu ve bu işi de ona bırakmışlardı. Mr. Choi dükkandaydı, Mrs. Choi de pazarda. Yunjin okula gitmişti, yine yalnızdı Beomgyu fakat hâlinden hiç şikayetçi değildi. Biraz yorulmuştu sadece. Saatlerdir bahçede çapa yapıyordu. Taktığı eldivenlere rağmen elleri acımaya başlamıştı. Üzerinin kirlenmesini önemsemeden yere oturdu etrafına kısaca göz gezdirdikten sonra. Orada olduğu için mutluydu. Sabahları kiliseye gitmesine rağmen dışarıda durmasına izin vermiyorlardı. Bahçe işleri ona kaldığı için sevinmişti bu yüzden. Sadece kuşların sesi ona ulaşıyordu ve Beomgyu bu sessizlikten hoşlanmıştı. Babasının veya annesinin bağırışları olmadığı için rahattı. Huzurlu hissediyordu ancak bir şey eksikti. Daha doğrusu biri.

Taehyun'dan en son haftalar önce mektup almıştı ve onu huzursuz eden haberler de beraberinde gelmişti. Sevdiği oğlan, babasına her şeyi anlattığını yazmıştı son mektubunda. Mr. Kang'ın sürekli evlilikten bahsettiğini ve dayanamayıp birlikte olduklarını söylediğini haber vermişti. Taehyun her ne kadar babasının aşırı tepki vermediğini, onları kabulleneceğini yazsa bile Beomgyu korkmuştu. Yazdığı cevapta da bunu sürekli dile getirmişti.

O da biliyordu Mr. Kang'ın eninde sonunda öğreneceğini lakin henüz hazır değildi. Üstelik Taehyun'un yanında olmayışı da tedirgin ediyordu onu. Sevgilisinin ne zaman geleceğini bilmiyordu ve aklındaki belirsizlikler yüzünden sürekli içine yayılan bir huzursuzluk vardı. İyi düşünmeye çalışsa bile bazı anlarda ağlarken buluyordu kendini. Sevgilisine duyduğu özlem de epey artmışken iyi düşünmekte başarılı olduğu pek söylenemezdi.

Genç oğlan, nedensizce sol elindeki eldiveni çıkarıp parmağının hemen altında biten izi incelemeye başladı. Taehyun'un aşkını itiraf ettiği gece gelmişti aklına. Yüzünde istemsizce bir gülümseme oluşurken elindeki ize gitti parmakları. Taehyun'un, elini hafifçe okşadıktan sonra sıkıca tuttuğunu, nasıl korkuyla ona baktığını ve hemen ardından şaşkınlığı ile parlayan gözlerindeki mutluluğu hatırladı tekrardan.

Çok erken ayrılmak zorunda kalmışlardı. Uyurken izleyememişti mesela sevgilisini, beraber yemek yiyememişlerdi, birlikte oturup yıldızlara bakamamışlardı, el ele yürüyememişlerdi, istediği kadar öpememişti onu ya da sevdiğini yeterince söyleyememişti, daha yapacakları çok şey varken ayrılmışlardı. O, sevgilisine sarılıp uyumayı hayal ederken Taehyun gitmişti. Evet, gitmesini isteyen kendisiydi. Hâlâ da pişman değildi fakat zarar görmemek için ayrı kalmak zorunda olmaları öfkelendiriyordu onu. Eğer babası anlayışla karşılasa şimdi birlikte olabilirlerdi. İlişkilerini kasabadan saklamak daha kolaydı, aileleri yanlarında dursa halledebilirlerdi. Beomgyu, kendi babası yüzünden sevdiği adam zarar görmesin diye gitmesini istemişti. Başka çare bulamamıştı.

Derin bir iç çekerken dolan gözlerini gökyüzüne çevirdi Beomgyu ağlamamak için. Şimdilik tek başınaydı ve sabretmesi gerekiyordu. Bir eliyle uzamaya başlamış saçlarını karıştırıp ayağa kalktı derin nefesler aldıktan sonra. Saatler düşünmekle geçmeyecekti ancak çalışırsa geçerdi.

"Benim güzel sevgilim." duyduğu sesle donup kaldı kahverengi gözlü oğlan. Sonunda delirmiş olmalıydı veya Tanrı ona acıyıp sevgilisini yanına göndermişti. Tereddütle başını sağ tarafına çevirdi Beomgyu. Sevgilisini baktığı yerde görememekten korkmuştu fakat Taehyun oradaydı. Koşarak ulaşacağı kadar yakınında duruyor ve içini sıcacık yapan gülümsemesini bahşediyordu ona. Tıpkı kendisininki gibi özlemle bakıyordu gözleri ve sarılması için kollarını açmış bekliyordu.

"Taehyun." diye fısıldadı Beomgyu. Konuşacak gücü bulamadı kendinde. Düş görüyor olmaktan endişe etti fakat sevgilisine koşup sarıldığında onun gerçekten geldiğini anladı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 28 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

sculptural, taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin