Boş dükkanda yankılanan çan sesi, Beomgyu'nun heyecanla kapıya yönelmesine sebep oldu. Elindeki bezi hemen bir kenara atmış, gelen kişiye bakmıştı. Mr. Choi ise oğlunun aksine gayet sakin bir tavırla, uğraştığı heykeli masaya bırakıp ayağa kalkmıştı.
"Hoş geldiniz efendim."
"Ben, buraya yeni gelen Mr. Kang'ın kâhyasıyım. Kasabadaki tek heykeltıraş sizsiniz sanırsam?" dedi orta yaşlı adam baş selamı verdikten sonra.
"Evet efendim." dedi Mr. Choi heyecanını belli etmemeye çalışarak. Eğer yanlış anlamadıysa bir iş teklifi alacaktı.
"Mr. Kang sanata oldukça düşkün bir beyefendidir. Buraya tatil için geldiler ve Mr. Kang oğlunun bir heykelini yaptırmak istiyor. Becerebilir misiniz?" diye sordu orta yaşlı adam ellerini arkasında birleştirerek.
Beomgyu, adamı dikkatle süzmüştü babasının biraz arkasında durarak. "Şu Mr. Kang kesin çok zengindir." dedi içinden. Kâhyanın tavırları bile adeta bunu gözlerine sokuyordu. Ayrıca bir insanın, çocuğunun heykelini yaptırması saçmalıktan başka bir şey değildi gözünde. Ön yargısı ile Mr. Kang'a karşı şimdiden fikirler edinmişti genç oğlan. Bu fikirlerin doğruluğu ise tartışılırdı.
"Elimden geleni yaparım." deyip kâhyaya iyice yaklaştı Mr. Choi. İstemsizce gülümsemeye başlamıştı. Uzun zaman sonra ilk kez aldığı bu teklif yaşlı kalbinin heyecanla çarpmasına neden olmuştu.
"Pekala, kasabanın dışındaki koruyu eminim biliyorsunuzdur." Beomgyu'nun bildiği fakat içine hiç girmediği korudan bahsediyordu kâhya.
"Elbette."
"Yarın öğlen gelebilir misiniz? Mr. Kang orada oturuyorlar." dedi orta yaşlı adam. Elleri hâlâ belinde duruyor, aşağılayıcı bakışları utanmadan etrafta dolaşıyordu.
"Eğer gelemeyecek olursanız, Mr. Kang size araba gönderecektir." diye ekledi aşağılayıcı bakışlarını tekrar Mr. Choi'ye çevirdiği vakit. Zerre kadar samimiyet bulundurmayan bu teklif ve ciddi ortam Beomgyu'nun gerilmesine sebep olmuştu.
"Dükkanı boş bırakamam lakin oğlum yarın oraya gidip isteklerinizi yazabilir. Ayrıca Mr. Kang'ın istedikleri heykelin çizimini de yapmış olur." dedi Mr. Choi yorgun bakışları oğlunu bulduğunda. Artık saklamaya çalışmadığı gülümsemesi gittikçe büyüyordu.
Beomgyu ise konunun ne ara kendisine geldiğini anlamaya çalışıyordu. Bir anda ona dönen gözlerle gergince gülümsedi. Başını hafifçe önüne eğip selam vermişti ancak karşılık alamamasıyla siniri bozulmuştu.
"Güzel, size kolay gelsin. İyi günler." dedi kâhya Beomgyu'ya tuhaf bir bakış atarak ve dükkandan ayrıldı. Uzun saçlı genç, kâhyanın gitmesiyle rahat bir nefes verdi.
"Size de iyi günler." dedi Mr. Choi kapıdan çıkan kâhyanın ardından. Heyecanla arkasına döndüğünde anlamaz bakışlarıyla kendisini izleyen oğlunu gördü ancak bu, neşesini gölgelemeye yetmedi.
"Neden tek başıma gidiyorum ki?" diye sordu genç oğlan sinirlenmemeye çalışarak. Babasının, ona fikrini sormadan karar vermesi, içinde bir şeyleri hareketlendirmişti. Uzun zamandır kendisini tutmasına yordu kolayca öfkelenmesini. Yüz ifadesini yumuşatmaya çalışarak babasının bakışlarıyla buluşturdu gözlerini.
"Birimiz dükkanda kalmalı. Ayrıca çizim yapan sensin oğlum. Bu yüzden sen gitmelisin." dedi Mr. Choi şefkatle. Bakışlarında ve sesinde bariz bir mutluluk vardı. Beomgyu'nun susmasını sağlayan da bu saf mutluluk olmuştu.
"Bence Mr. Kang züppenin tekidir." dedi kestane saçlı oğlan başını iki yana sallayarak. Kâhyanın hareketleri gereksiz kasıntı ve abartı gelmişti. Sinirleri epey bozulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sculptural, taegyu
Hayran KurguAy ışığının öptüğü tenine Gizlice yıldızları bırakıyorum. Rüzgarın okşadığı saçlarını Çiçeklerle süslüyorum. Parmaklarıma değen sıcak eline Sımsıkı tutunuyorum. Eşsiz gülüşünle parlak gözlerini Yüreğime saklıyorum.