Kimsenin gelmediği dükkanda Beomgyu yine tek başınaydı. Tahta taburede oturuyor, uçları yeterince keskin olmasına rağmen kalemlerini açıyordu. Gözleri ikide bir duvardaki eski saate kayıyordu. Mr. Choi iki gündür hastaydı, tekrar yorgun düşmüştü. Mrs. Choi de dükkana gitmesine izin vermemişti. Taehyun'un dükkana gelmesinin üzerinden ise üç gün geçmişti ve Beomgyu umutsuzca tekrar gelmesini bekliyordu.
O zamandan beri gelen giden başka kimse yoktu. Genç oğlan biraz temizlik yapıyor, çoğu zaman sadece oturuyordu. Babasını düşünüyor, onun çok çabuk yoruluyor olmasından dolayı endişe ediyordu. Belki de tam iyileşmeden çalışmaya başladığı için yeniden hastalanmıştı. Bu ihtimal rahatlatıyordu Beomgyu'nun içini. Mr. Choi için endişe etmesi yetmiyormuş gibi bir de onun suskunluğu yüzünden korkuyordu. Yaşlı adam son üç gündür gerçekten sessizdi. Hastalığına yoruyordu bu hâlini fakat korkmadan edemiyordu. Babasının, onun hislerinden haberdar olması istediği son şey bile değildi.
Bakışları kucağında duran ellerinde ve kalemlerin üzerinde gezinirken iki adım ötesinde gördüğü ayakkabılarla hemen ayağa kalktı uzun saçlı genç. Elindeki kalemleri hemencecik yanındaki masaya bırakmıştı eğilmeden önce. Yaptığı işe ve düşüncelere o kadar dalmıştı ki ne kapı açıldığında çalan zili duymuş ne de yanına gelen kişiyi fark etmişti.
"Hoş geldiniz." dedi öne eğildiğinde. Nedense saygısızlık ettiğini düşünmüş ve bu yüzden kötü hissetmişti fakat sessiz dükkanda duyduğu kıkırtı başını hızla kaldırmasına sebep olmuştu.
"Kusura bakmayın. Çok dalgın görünüyordunuz, rahatsız etmek istemedim." dedi Taehyun tatlı tebessümüyle. Yine kasabaya gelmiş ve kendini belli etmeden dükkanı izlemişti. Aslında şüphe çekmemek için dükkana girmeyi düşünmemişti ancak Mr. Choi'yi göremediği için cesaretini toplayarak gelmeye karar vermişti.
"Mr. Kang." dedi Beomgyu şaşkınlığını gizleyemeden. Kaşları havalanmış ve dudakları hafifçe aralanmıştı. Her ne kadar Taehyun'un tekrar gelmesini istese de onu burada görmeyi hiç beklemiyordu.
"Maalesef babam hasta, o yüzden yok. Size ben yardımcı olacağım." diye ekledi kendini toparladığında. Ona başka şeylerden bahsetmeyi ne çok isterdi! Maalesef işinden başka konuşabilecekleri bir şey yoktu.
"Lütfen ona geçmiş olsun dileklerimi iletin." dedi siyah saçlı oğlan ellerini belinde birleştirirken. Mr. Choi'nin gelmemesine içten içe sevinmişti. Yaşlı adam etrafındayken Beomgyu'nun nasıl gerildiğini görebiliyordu. Genç oğlan, Mr. Choi'nin yanında başını yerden pek kaldırmıyor, genelde parmaklarıyla oynuyordu. Sesi daha kısık çıkıyordu, hevesle konuşmuyor ya da gülümsemiyordu. Aslında gözlerinden ve asık suratından bile belliydi mutlu olmadığı fakat buna rağmen Taehyun, onun bir kez bile şikayet ettiğini duymamış veya görmemişti. O, babasını memnun etmek için epey çabalıyor olmalıydı.
"Elbette." deyip gözlerini kaçırdı Beomgyu. Yalan söylemişti, Mr. Choi'nin bakışlarından sonra Taehyun'un geçmiş olsun dileklerini iletemezdi. Bunu yapmak yalnızca dikkatleri daha fazla üzerlerine çekerdi.
"Nasıl bir heykel alacaksınız?" diye sordu genç oğlan konuyu dağıtmak için. Babasından bahsetmek istemiyordu. Şu an tek istediği saatlerce karşısındaki bedeni izlemek ve onun güzel sesini işitmekti.
"Aslında heykel almak için gelmemiştim."
"Öyle mi? Peki ne için geldiniz?"
"Sizin için geldim." dedi Taehyun cesurca. Hiç tereddüt etmemişti konuşurken. Doğrudan Beomgyu'nun parlak gözlerine bakıyordu. Kendinden emindi, karşısındaki oğlanın da bunu anlamasını istiyordu.
"Benim için mi?" diye tekrarladı kestane saçlı genç, kalbi hızlandığı vakit. Gözleri aralanmış ve aklındaki tüm konuşma senaryolarını unutmuştu. Taehyun neden kendisi için gelmiş olabilirdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sculptural, taegyu
FanfictionAy ışığının öptüğü tenine Gizlice yıldızları bırakıyorum. Rüzgarın okşadığı saçlarını Çiçeklerle süslüyorum. Parmaklarıma değen sıcak eline Sımsıkı tutunuyorum. Eşsiz gülüşünle parlak gözlerini Yüreğime saklıyorum.