Sabah babam yoongi'yi kasabada gezdirmemi söylediğinde ne kadar istemediğimi söylesem de beni takmamıştı.
Şimdi ise kasaba girişinde durmuştuk, arabadan indim, elimi uzattığımda tutarak indi.
"Teşekkür ederim"
"Teşekkür etmeyi bırakmalısın, çok fazla söylüyorsun"
"Ama iyilik yaptığın için-"
"Olabilir, sürekli teşekkür etme"
Kafasını eğerek yürüdüğünde derin bir nefes aldım, tezgahlara bakarken gözü meyve tezgahında takıldı.
O tarafa baktığımda mandalina lar vardı.
"Almamı ister misin?"
"Evet, lütfen"
Gözleri parlayarak bana döndüğünde hafif gülümsedim, elimi uzattığımda tuttu.
Tezgaha geldiğimizde yutkundu.
"Bir poşet doldur"
Adam hemen poşeti doldurmaya başladığında yoongi'ye baktım, sabırsız şekilde meyve ye bakarken elimi sıkıyordu.
Sonunda poşeti uzattığında alarak ödemeyi yaptım, ileride yeşillik olan yere giderek ağacın altına pelerinimi çıkartrak koydum, onu oturtarak poşeti koydum.
Karşısına oturduğumda çekingen şekilde bir tane aldı, soymaya başladığında etrafa baktım, bu gün kasaba çok sakindi.
Geri ona döndüğümde iştahla yediğini gördüm, gülerek ona bakmaya devam ettiğimde gözleri beni buldu, yanakları kızarırken gözlerini kaçırdı.
Lokmayı yutarak kafasını eğdiğinde bende bir tane poşetten aldım, gözleri elimi takip ederken kaşları çatıldı, galiba cidden çok seviyordu.
"Hey bir tane aldım sadece"
"Ne?"
"Kızgın bakınca"
"Ö-öylemi, üzgünüm"
"Çok mu seviyorsun"
"Evet ama burada olanların tadı farklıymış"
"Nasıl farklı?"
"Efelya da olanların tadı portakal tadına daha yakın, burada ki biraz daha tatlı"
"Anladım, merak ettim şimdi"
Cebinden çıkartarak uzattığında şaşkınca kaldım.
"Yanında mı taşıyorsun?"
"Burada bulamam diye, mevsimiyken bolca yerim"
Elindekini alarak soydum, ikiye bölerek uzattığımda aldı, yediğimde cidden arada olan fark anlaşılıyordu.
"Neden bu kadar çok seviyorsun ki?"
"Küçük ken mutafağa kasa kasa gelirdi, abim namjoon'la bir kasa bitirirdik, küçüklükten beri çok seviyorum"
"Şimdi, hala öylemisiniz"
Kafasını hayır anlamında sallayarak etrafa baktı.
"Hayır, o krallıkla ilgilenirken ben odamdan fazla çıkmıyorum, mutfağa girme iznim yok"
"Neden? Mutfağa girme yasağını da ilk defa duyuyorum"
"Babam yasakladı"
Kafamı salladım, ne kadar kısıtlı yaşıyordu, babası cidden ona düşman gibiydi.
Elini tutarak okşadığımda yanakları kızardı, biraz daha ağacın altında durup meyveyi bitirdik, çöpleri poşete koydu ve çöp kutusuna attı.
Eve gitme vakti geldiğinde arabaya ilerledik.
/
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sope: Eftelya
FantasyDurup ona baktım, çok şirin görünüyordu, kaşlarını düzeldi ve bana baktı. "Ne?" "Çok şirin duruyorsun" Yanakları kızarmaya başladı,