6. BÖLÜM

377 209 11
                                    

Kendinden saklanıp çıkmaz yolda olan herkese...

Bay Josef'in gözleri üzerimde durduğunda beni baştan aşağı süzmesiyle rüzgarın sert bir şekilde esmesi bir olmuştu. Bulunduğumuz ortam günlük güneşlik iken birden etrafta toz bulutları tekrar bizlere eşlik etmeye başladı. Sert esen rüzgar varlığını tekrar belli ederek  estiğinde açık olan saçlarım havalanmıştı.

Bay Josef saçlarıma bakarak gözlerini yumdu, sanki çok güzel bir koku duyuyormuş gibi derinden bir iç çekişiyle gözlerini kapattı, sanki bu kokuyu sürekli almak istiyormuşçasına içine çekiyordu. Bahçedeki herkes; Bay Eldon, Bayan Olivia ve takım elbiseli adamlar pür dikkat Bay Josef ve Bana bakıyorlardı. Ortamda çok gergin ve ağır bir çekim vardı sanki bütün elektrikler üzerimdeymiş gibi hissediyordum.

Kafamı etrafımda çevirdiğimde gözlerim okulda durdu. Buraya ilk geldiğimde Simsiyah kale gibi olan bu okul şimdi kıpkırmızı renklere bürünmüştü. Tam kafamı çevireceğim esnada hiç olmaması gereken bir şey oldu. Okulun kapalı olan hiçbir şekilde açılmasına izin dahi verilmeyen bu okulun camlarının perdeleri sonuna kadar açılmış, ve camlarda dışarıyı seyreden insanlar duruyordu. Daha da kötüsü bu insanların kafalarından yukarıya bir iple asmışlar ve öylece bana doğru bakıyorlardı. Daha dikkatli baktığımda bu asılan kişilerin biz öğrencilerin sureti olduğunu gördüm...

Gözüm bütün pencerelerde gezinirken görmeyi hiç beklemediğim başka bir şey daha gördüm.
Sanki dünya durdu, hayat durdu... O, Azrail'in yanından bana gülümsüyordu.

Bir daha açılmayacak üzere kapattığım geçmişim gelmiş, O gece kilitlediğim bütün kapıları ardına kadar açmış pencerenin bir köşesinde Azrail'e arkasını dönmüş bana bakıyordu. Sır gibi sakladığım geçmişin izleri şimdi pencereden bana el sallıyordu. 🥀

Yitirilmiş umutlarım herkesin gözü önünde tekrar aralanmayı bekleyen bir sır gibi açığa çıktı ve hayal kırıklığıyla bana bakıyordu. İç sesim beni rahat bırakmıyordu. Tıpkı o gece olduğu gibi iç ses tekrar başıma bela olmuştu.
Arka taraftan kulaklarıma sesler nüfuz etti.
( Lina artık büyüdü. Bunlar geride kaldı.)

Küçük Lina o gece, mavi geceliğiyle o odada,
Türkiye'deki evinin odasında tek başına kalmıştı.
Küçük Lina o gece en sevdiği şeyi öldürdü.

Küçük Lina o gece; Umutlarını, Hayallerini, Mutluluğunu öldürdü.

Şimdi öldürdüğü umutlar ve hayaller Türkiye'deki evinin odasından çıkıp onunla beraber Amerika'ya gelemezdi, gelmemeliydi! Geçmişim gözlerimin önünde ayna gibi yansırken ne yapacağımı bilemeyerek penceredeki küçük kıza bakıyordum. Küçük Lina gülümseyerek bana bakıyordu, umutları çürümüş bir kızın eski gülüşüne bir anda kavuşması normal miydi? Küçük Lina gülüşünü hiç soldurmadan konuşmaya başladı. Sesi sanki çok yakınımdaymışçasına gür ve yüksekti.

"Topraktan gelen Esaret.
Ormandan gelen Kehanet.
Su'dan gelen merhamet.
Ateş'ten gelen Cesaret..."

Fısıldanılan  sesler beynimin içinde yankılanıyordu. Tekerleme gibi kurduğu cümlelerde bir mesaj veriyordu sanki, bana. Küçük Lina'nın söylediği cümleler beynimin duvarlarında çarpıp tüm vücudumda yankılanırken Küçük Lina pencerenin kulpunu çevirdi ve pencereyi açtı. Gülümseyerek el sallıyordu geçmişim, geçmişimin arkasında olan bir Canavar bana ürkütücü gözlerle bakıyordu.

Canavar küçük Lina'nın kollarını tek elinde birleştirdi, boşta kalan sağ eliyle küçük Lina'nın ağızını kapattı. Küçük lina'nın gülüşü silindi. Küçük lina artık gülmüyordu, gözleri yavaşça doldu ve yüzünü tekrar aynı korku dolu ifade kapladı. Tıpkı o geceki gibi. Küçük Lina'nın yardım çığlıklarını kimse duymuyordu, kimse onun çığlıklarına karşılık vermiyordu.

Gecenin Fırtınası ~MAVİ AY~  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin