Jisung bir süre araba sürmüş, şehirler arası yollarda hız sınırlarını aşmış, en sonunda hava kararmaya başlayınca Seul'e girip üniversiteye çok uzak olmayan bir bara girmiş ve bulunduğu konumu kardeşine atmıştı. Çıkmaya yakın yazacağını, o zaman yola çıkmasını söylemişti.
Birkaç shot atmış, birkaç birayı su gibi içmişti. Başı dönmeye başlarken oturduğu bar taburesinden masaya yaslanmış, yüzünü kollarının arasına almıştı. Sessizce öyle durdu ve düşündü bir süre.
Seungmin'i düşündü.
Yaptığı aptallıkları ve pişmanlığını düşündü.
Ne kadar pişman olursa olsun Seungmin'e aptalca davrandığı gerçeğini kabul edemiyordu.
Normalde böyle biri değildi, sert biriydi evet ama bilerek kötülük yapıp, insanları rencide edecek biri asla olmamıştı. Yongbok buraya geleli her tartışmalarında bunu yüzüne bağırmıştı resmen.
Jisung "Demek ki böyle biriymişim." diye geçitirse de hepsini Seungmin'den uzak durmak için yapmıştı. Çocuğun yanında hissettiği garip şeyler onu deli gibi korkutmuştu.
O an düşündüğü tek şey kaçmaktı.
Seungmin ısrarla onunla iletişim kurmaya çalıştıkça kaçmaya devam etti ama Seungmin her zaman inatçı biriydi. Çözüm olarak kullandıpı yok ise saçmalıktan ibaretti.
Yaşına ve kendine yakıştıramadı yaptıklarını.
Telafi etmesi imkansıza yakındı. Seungmin her şeye rağmen affetmeyebilirdi ve kıvırcık kafalı olan bunu göze almıştı.
Yaptıklarının sonuçları vardı. Şimdi o sonuçlara katlanmak zorundaydı.
Bunları sadece hoşlandığı için yapmıyordu. Şu an düşündüğü şey Seungmin'den hoşlanmadı falan da değildi.
Sadece bir insanı paramparça etmişti ve bunu toparlamak istiyordu.
İç çekip başını kaldırarak barmene baktı. "Bir bardak daha alabilir miyim?"
"Çok içtiniz, eve dönebilecek misiniz?" dedi barmen.
"Dönerim. Doldur sen." dedi Jisung gözlerini zar zor açık tutarken.
Yeni bardağı eline almış ve yudumlarken kardeşine yazmıştı. Daha sonra eline yaslanıp gözlerini kapattı.
Kesinlikle Seungmin'in affını hak etmediğine inanıyordu ama yine de şansını denemek zorundaydı.
Özrü reddedilmişti ve artık kaybedecek bir şeyi bile kalmamıştı. Bu yüzden sonuna kadar gidecekti.
Seungmin onu durması için uyarana kadar devam edecekti.
İç çekti ve bardağı kafaya dikti. Yüzünü buruşturup bardağı tezgaha bırakırken gözlerini ovuşturdu.
Başı iyice dönmeye başlamıştı.
Oturduğu tabureden yalpalayarak kalktı. Lavaboya gidip elini yüzünü yıkaması gerekiyordu.
Birkaç tökezleme, birkaç çarpışma ve bir yere düşmenin ardından lavaboya ulaşıp elini yüzünü yıkamaya başladı. Daha iyi hissedene kadar yüzüne su çarpmış, çıkışa gitmişti. Bardan çıktığı gibi aralık ayının buz gibi havası vücudunu titretmişti.
Bir süre sonra alıştığı havayla arabasına doğru yürümeye başladı. İki beyaz Audi A3 arka arkaya duruyordu.
Jisung hangisinin kendi arabası olduğunu anlamak için eğilip plakalara bakmış, gördüğü plakayla gözlerini kocaman açmıştı. "Hasiktir, Amerikalı." dedi mırıltıyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkizler / seungsung
FanfictionSeungmin ve Jeongin, yaz başında mahallelerine yeni taşınan ikizlere karşı hisler beslemeye başlarlar.