"Bu akşam başımıza birşey gelecek, hissediyorum..."

431 21 7
                                    

"Bak başımıza birşey gelirse seni var ya!"

"Gelmez gelmez. Hem bugün Cumartesi. Yarın gün boyu yatarız."

"Olabilir-"

"Heh geldik işte!!!"

Felix'in sesiyle Jisung ile aynanda kafamızı kaldırıp önümüze baktığımızda Led ışıklarla gözlerimizi alan bir mekan gördük.

Bekle-

Burası bir bar...

Felix, bizi buraya getiren aklını seveyim...

-

"Hadi ne duruyorsunuz? Gelsenize!'

Biz afflamış bir şekilde bir Felix'e, bir bar kapısına bakarken Felix konuşmuştu.
Hiç bekletmeden yanıtladım.

"Yonglix, Yonglix oğlum iyi misin sen?"
Cümlem ile birlikte Jisung"un kolundan çıkmış ve Felix'in karşına geçmiştim.
Felix zaten geldiğimiz gibi kolunu benden kurtarmış, bar kapısının karşısına geçmişti.

"Hmm, bana Lix demediğine göre sinirlendin sanırım Hae.."

"Bak bak dalga geçme benimle!"
Anın siniriyle elimi Felix'in giydiği beyaz gömleğin yakalarına yapıştırmıştım. Gömleğinin üzerine bebek mavisi bir süveter giymişti. Altında ise yine açık mavi salaş bir kot vardı. Klasik kore tarzı işte anlarsınız ya.

"Kkkkkkkk"
Ben sinirle ona bakarken Felix kıkırdamaya başlamıştı. Bu o an o kadar sinirimi bozmuştu ki Felix'i hırpalamaya başlamıştım.

"Felix! Kime diyorum ben!?"

Bunun üzerine Felix daha çok kıkırdamaya başlamıştı. Ve zamanla bu kıpırtı kahkaha dönüştü. Biz kendimizce bir kargaşadayken Jisung bizle hiç alakası yokmuş gibi konuşmaya başladı.

"Onu bunu bırakında, biz eğer buraya bu kıyafetler ile girersek bildiğiniz ana kuzuları pısırıklar gibi görüneceğiz.."

Ve bu cümle ile Felix ile yaşadığım kargaşayı bitirmiş, Jisung'a dönmüştüm. Bir kendi üstünü bir bizim üzerimizi inceliyordu.

Hepimiz anlık gelen ilham ile evlerimizde çıkmadan önce uyumlu giyinmiştik. Hani iki kişi giyince couple kıyafet diyorlar ya, hah! İşte, bizimki de onun üçlü versiyonuydu. Felix'in nasıl giyindiğini anlatmıştım ya hani, onu bir düşünün. Jisung onun yeşil versiyonunu giyinmişti. Ton ise daha çok kına yeşili gibiydi. Ve altında kot değilde yine aynı renklerde bol bir kargo pantolon vardı.

Ben ise kahverengi-bej versiyonunu giyinmiştim. Altıma ise pantolon değilde beyaz bir pileli etek giyinmiştim. Felix beyaz bir spor ayakkabı, Jisung siyah-beyaz karışık bir renge sahip bir ayakkabı, ben ise bej rengi bir converse giyinmiştim.

"Pısırığı geçtim, kardeş gibi görünüyoruz..."

Ben Jisung'a bakarken Felix bir anda konuşunca refleks olarak kafamı ona çevirmiştim.

Felix'te aynı şekilde bizim yüzümüze boş boş bakıyordu.
Bu sefer ben konuştum;

"Pısırık kardeşler..."

Ortam aniden sessizleşti. Üçümüzde birbirimize bakmaya başladık.
2 dakika kadar sessizliğin ardından gülmeye başladığımızda gelen geçen herkez bize bakmaya başlamıştı. Ama çokta umurumuzda olmadığı belliydi. Bildiğiniz anıra anıra gülüyorduk.

Yine bir kaç dakika gülmenin ardından Jisung bor anda susmuş ve bizi de susturmuştu. Aramızda en olgun tavra sahip kişi o gibiydi.

"Yaa Hyungg! Ne güzel gülüyorduk işte ama neden susturdum bizi?"

"Salak, yemin ediyorum gerizekalı bu çocuk ya."

"Aa üstüme iyilik sağlık tch tch..."

"Lix, çeneni kapatır mısın artık!?"

"Hyung ya.. kırılıyorum ama hmh."

Felix ve Jisung'un tartışmasına bir şom vermem gerektiğinin farkındayım. Bunun için esprili bir şekilde araya girdim. Felix'e bir anne misali sarılarak konuştum;

"Tamam annem, tamam kuzum geçti."

Bizi öyle gören Jisung sıkıntılı bir nefes verdi.

"Off Hae! Birde sen başlama lütfen."

"Tamam be şakalaşıyoruz şurda Jis, gereksiz gerildin..."

"Ben gerilmedim, sadece şuan da olduğumuz ortam bu kadar gevşekliğe müsait değil."

"Off biz hep gevşeğiz Hyung! Biliyorsun!"

Lix haklıydı hiç birşeyi ciddiye almayan bir arkadaş grubuyduk. Bu yüzden ona destek vermek istedim.

"Lix haklı Jis, hem daha mekana bile girmedik."

"Ben bu halimle o mekana girmem."

"Bu kadar takm-"

Sözümü kesen şey aklıma Jisung hakkında gelen detay olmuştu. Bu kadar detaycı ve gergin olmasının sebebi ortaokulda yaptığı herşeyin yargılanması ve anksiyete bozukluğuydu.
Bunun için onu daha kibar bir dille ikna etmeye karar verdim ve Felix'e sarılmayı bırakıp Jisung'un karşısına geçtim.

"Bak HanJi, seni anlayabiliyorum. Ama burada herkes kendince eğlenir, kimse kimsenin kıyafetine bakmaz. Hem, kim ne derse desin biz Lix ile senin yanındayız."

Genelde ciddi olduğumuz zaman Jisung'a HanJi diye hitap ederdik. Samimi olduğumuzdan beri üçümüzde birbirimize hiç bir zaman ismimiz ile hitap etmedik. Ciddi olduğumuzda Jisung'a HanJi, Felix'e Yonglix diye hitap ettik. Jisung ve Felix ise bana MiniKang diye hitap etme kararı aldılar. /Neymiş, isim bulamamışlar hıh./

~
Ben size bunları söylerken Jisung çoktan ikna olmuştu ve şuan karşımızdaki bara bakıyorduk. Benim Jisung'u ikna etmiş olmama bakmayın ben hala tedirginim.

"Ee, hadi o zaman girelim artık. Sizi buraya boşuna getirmedim sonuçta."

"Yonglix, hele bir şurdan sağ salim çıkalım. Senin ağzına sıçaçağım..."

"Teşekkür etmene gerek yok Hyung."

Jisung'un derin bir şekilde iç çekmesiyle bar kapısına doğru yürümeye başladık. Kapıyı yaklaştığımız her adım kalbim daha da hızlanıyordu. İçimde garip bir his vardı.
Bu akşam sorunsuz geçmeyecek hissediyorum...

~
Burada kesiyorum azıcık heyecanlı olsun diye. Farkındayım son iki bölümdür kısa yazıyorum. Ve pek bir olay olmuyor gibi. Ama bir yandan youtube kanalıma gelen povlara yetişmeye çalışıyorum. Diğer yandan dersler çok ağır, çok ödevim oluyor. Ama bundan sonra yazabildiğim kadar uzun yazmaya çalışacağım.

Sevgilerim ile...☆

°•𝘏𝘸𝘢𝘯𝘨𝘪𝘦𝘮𝘮•°// Hwang Hyunjin ile Hayal etHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin