1

254 13 7
                                    

-☣︎ 

     Belgeleri imzalarken çalan telefonla göz devirdim. Yine kimdi ki şimdi bu? Sevgilimin baş harflerini görmemle öfkemin yerini mutluluk aldı. Telefonu açıp hızlıca kulağıma tuttum. "Her zaman buluştuğumuz Park'a gelir misin? Konuşmalıyız kuzey." Duraksadım. Durduk yere niye böyle bir şey istemişti ki? Cevabımı beklemeden telefonu kapattı. Telefonumu cebime koyup ayağa kalktım. Belkide yaklaşan doğum günüm için süpriz yapıyordu. Zaten son işim olan belgeleri toplayıp dosyaya koydum ve albayın odasına ilerledim. ' Gir' komutuyla içeri girip dosyaları teslim ettim. "İyi iş çıkarıyorsun Kuzey. Yakında yeni bir rütbe atlayacağına eminim. Ne kadar gözüme genç gelsende bunu hak ediyorsun." dedi ve gülümsedi. Minnetle başımı eğdim ve evime döndüğümü söyleyerek ayrıldım.

    Saat 4 gibiydi yakında Umut da okuldan çıkardı. Askeriyeden çıkıp arabama bindim. İçimde hafif bir huzursuzluk vardı. Umursamamak adına iyi olan şeyleri aklıma getiriyordum. Dediği yere geldiğimde simsiyah bir giyime sahip olduğunu fark ettim. O çok nadir böyle giyinirdi. Arabadan indim ve yanına yaklaştım. "Cihan." dedim beni fark etmesi adına. Dalmış olduğu yerden kafasını kaldırdı. "Kuzey, biraz daha kalabalıktan uzağa gidelim." demesiyle onu takip etmeye başladım. "Evet, bu güzel süprizi neye borçluyum?" dedim gülümseyerek. Ama nedense üzgün görünüyordu. "Ben dayanamıyorum."  dedi dolu gözleriyle bana baktı. "Ayrılalım. ilgisizliğine katlanamıyorum. Ben çok denedim ama sen her seferinde benden vaz geçtin. Böyle yoğun bir hayatta var olamam. "

      Kafamı sallamakla yetindim. Boğazım düğümlenmişti. Tüm anılarımız aklımdan teker teker geçiyordu. "Sorun değil. Ne istiyorsan o olsun. Kariyerinde başarılar dilerim." Kolumdan tuttu. "Arkadaş olabiliriz eskisi gibi. Biliyorsun değilmi?" gülümsedim ve kafamı salladım. Yavaş adımlarla onu bıraktım ve arabama bindim. Sinirle direksiyona vurdum ve ağlamaya başladım. Ben seversem gerçekten severdim ve bu hep en büyük sorunum olurdu. Herkes bırakırdı ama ben yapamazdım. Yüzüm tamamen kızarmıştı. Gözlerimin kızarıklığıysa kan kaplı gibi görünmesini sağlıyordu. aynadan yansımama baktım ve güldüm. Acınacak hâlime gülüyordum. Anında titreyen telefonumla dudaklarımdan bir küfür kaçtı. Telefonu açıp kulağıma yasladım. Bilinmeyen numaraydı. "Efendim?" ses ilk önce boğazını temizledi sonra cevap verdi. "Umut Öztürk'ün velisi Kuzey Öztürk ile mi görüşüyorum?" onay vermek adına mırıldanmakla yetindim. "Acilen buraya gelirseniz sevinirim. Çocuğunuz bir kavgaya karıştı." telefonu anında kapadım ve sinirle bağırdım. Sesli bağırmış olmalıyım ki yandan geçen insanlar korkuyla sıçramıştı.

    İç çektim ve rotamı ayarlayarak kısa sürede okula geldim. Arabayı park edip hızlıca içeri girdim. Umut beni görmesiyle hızlıca kollarımın arasına girdi. "abi!" dedi ve ağlamaya başladı. Sinir kat sayım iyice artarken karşımdaki veliye ve yanındaki oğlana baktım. Oğlanın dudağı patlamıştı ama umut'a bakarak gülüyordu. Sanki şaheseri hoşuna giden bir sanatçı gibi. Sinirle yumruklarımı sıktım. Onun aksine Umut daha çok yara almıştı. İç çekerek nefes verdim ve yanlarına ilerledim. Öğretmen elini uzattı. "Ömer Yalçın, velisi olduğunuz öğrencilerin edebiyat öğretmeniyim." dedi ve bir süre bizi inceledi. O bunu yaparken bende onlara bakma gereği duydum.

  Ömer, kumral hafif uzun saçlı, ela gözlüydü. Benden biraz daha uzun ve normal bir vücuda sahipti. Boğazlı beyaz bir kazak ve beyaz kumaş pantolon giyiyordu. Üstünde kahverenginin açık tonlarında bir kaban vardı. Onun aksine veli siyah kısa saçlı, siyah gözlü ve daha yapılı bir vücuda sahipti. Siyah bir gömlek giymiş ilk iki düğmesi beyaz tenini ortaya çıkarıyordu. Altında siyah kumaş pantolon ve koluna attığı siyah ceket onu tamamlıyordu. İkiside neredeyse mükemmeldi. Kafamı yavaşça iki yana salladım. Ne saçmalıyordum böyle. "İzin verirseniz size bir kaç soru sormak isterim. "

One Heart Three Soul •Threesome•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin