5

80 7 20
                                    

     Telefonumun çalışıyla gözlerimi araladım ve yatağın yanındaki telefona ulaştım. Umut arıyordu. Telefonu açıp bekletmeden kulağıma götürdüm. "Efendim Umut." dememle heyecanla bir şeyler anlattı. Ama başımdaki ağrıdan dolayı hiç bir şey duyamadım. Tamam diyerek bir kaç onaylayan mırıltı bıraktım. "Tamam teşekkürler Kuzey abim!" dedi ve telefonu kapattı. Telefonu bırakıp tekrar yatıyordum ki kendi evimde olmadığımı fark ettim ve irkilerek ayıldım. Etrafıma baktığımda tanıdık gelmişti. Sonra yanımdaki iki adamı da görmemle Emir'in evinde olduğuma emin oldum.

     Kıpırdamamdan dolayı uyanan Ömer sinirle gözlerini açmış isyankar bir şekilde bağırıyordu. "Bugün okul yok ulan! Yine noldu?!" Ardından beni görmesiyle sinirli ifadesi şaşkın bir ifadeye döndü. "Ah..Kuzey?" dedi ve etrafına bakındı. Ardından iç çekip elini yüzüne vurdu. Sanırım unuttuğu için böyle bir tepki vermişti. Ömer'in çığlığına uyanmış hâlâ kısık gözlerle bizi izleyen Emir'e döndüm. "Kör mü oldun amk bu ne biçim bakış!" bağırmamla yerinden sıçradı ve gözlerini ovuşturdu. "Sabah geç açılıyor gözlerim. Ve inanın bana böyle uyanmak hayatımın hiç bir yerinde planladığım bir şey değildi. "

     Esneyerek kafa salladım ve adeta çırpınarak yataktan kalktım. Diğerleri de iyice açılıp benim gibi yataktan kalktı. "Beyfendi bu sefer bizi yatağa layık görmüş." dememle sırıttı. "İkinizde hem bana hem de yatağıma göresiniz." dedi ve çapkın bir gülüş attı. Ben gözlerimi devirmekle yetinirken Ömer umursamamıştı bile.  "Tamam güzel gidiyorum ben." kapıya yönelirken Emir beni kolumdan tuttu. "Ne var yine bir şeyimi mi unutmuşum?" dedim. Düşünceli bir şekilde yüzüme baktı ardından kolumu bıraktı. "Bugün takılalım. Hep birlikte." dedi. Şaşkınca yüzüne baktım. "Akrabalarıma sözüm olmasa inan gelirdim. Aile buluşması var da. " dedim ve inandırıcı yüz ifademi yüzüme takındım. 

     Ömerle kısa bir bakışmanın ardından tekrar bana döndü. "Kuzey inan bana buna inanamayacağımız kadar şey öğrendik. " dedi. İç çektim ve bakışlarımı yere çevirdim. "Yorgunum, her şeyi kaybettim. Tükendim ve ne yapacağımı bile bilmiyorum. Sizi de mahvetmek istemiyorum." Ömer dediklerime gülerek yanıma geldi ve ellerini omzuma atıp sıktı. "Yanımızda rahat olabilirsin. Seni yargılamayız. Herkes zor zamanlar geçirebilir. Hem 'sende erkeklerden hoşlanıyorsun' unuttun mu?" dedi. Beni taklit ederek konuşmasıyla tebessüm ettim. "Peki o halde ama yalnızca akşama kadar kalırım." dedim.

     İkiside beni onaylayarak baş salladı. "Hadi gidelim o zaman kahvaltı yapmaya." dedi. Emir önden ilerlerken onu onaylayarak peşinden ilerledik. Kahvaltıyı yapabilecek biri olsa da birlikte vakit geçirebilmek adına birlikte yapmaya karar verdik. Ben kahveleri hazırlarken Emir sofrayı hazırlıyor Ömer ise yumurtaları haşlayıp patatesleri kızartıyordu. Kısa sürede iş birliğiyle hazırladığımız kahvaltıya oturup yemeye başladık. Kimse konuşmuyordu belki de konuşmak istemiyordu. Kahvaltı bittiğinde aynı sessizlikle etrafı topladık ve salona geçtik. Gözlerim hiç bir şekilde yerden kalkmıyordu. Sarhoşken büyük ihtimalle her şeyimi açmıştım.

     Gözlerimi kapayıp derin bir iç çektim. Yaram tamamen iyileşecek kadar zaman geçse de içimde büyük bir acı vardı. Daha önce de böyle şeyler yaşamıştım elbette ama bu kişiseldi. Adam beni tehdit etmek için, gözümü korkutmak için yapmıştı bunları bana acı çektirmek istediği için yapmıştı. Düşünürken bile elimi yumruk yapıp sıktığımı fark ettim ve rahatlattım. Gözlerimi açtığımda elimi tutan eli fark ettim. "Gerekirse ederim." dedi Emir. "Sadece bize her şeyi anlatman gerek." diye devam etti. Ardından Ömer de yanıma yaklaşıp Emir'in aksine sağıma oturdu. "Oyun gibi yapalım, bir sırra karşılık bir sır. Nasıl fikir?" Ben kafamı sallayıp onay versem de Emir'e döndüğümüzde ki yüz ifadesi hiç hoş değildi. Sanki bir yerini koparmışız gibi acı ve şaşkınlık içeriyordu. Belki korku da olabilirdi.

     Yine de o da onayladı. Ayrılıp üçgen şeklinde oturduk. "Önce ben başlıyayım ki cesaretlenin siz." dedi ve kollarını bağlayarak gururla gülümsedi Ömer. Ona sırıttım Emir ise göz çevirmekle yetinmişti. "Baba sorunlarım var" demesiyle ikimizde düz bir şekilde ona bakmaya başladık. Tek kaşını yukarı kaldırdı. "Ne?" dedi. Omuz silktim. "Belli olmuyor mu sanıyorsun. Aynısı bizde de var biliyoruz elbette." dememle şakacıktan dudağını büzüp bayılıyor gibi yaptı. Gülsüm ve Emir'e döndüm. "Sıra sizde Emir bey." dememle soğuk soğuk terlediğini fark ettim. Bu işte bir sıkıntı vardı. "Ben bir grubun lideriyim." dedi. Kaşlarım çatılırken Emir gergince sırıtıyordu. "Ne grubu?" dedim hemen. Sırıttı ve iki yana kafa salladı. "Söylemem tek sır." dedi. Kafamı sallamakla yetindim ve derin bir nefes aldım.

     "Küçükken kuzenim beni yanına alana kadar sokakta kaldım." dedim. İkiside baş sallamakla yetindi. Daha dokuz yaşında olduğumu söyleyemezdim. Kendimi aşağılanmış hissederdim. "Tamam vaz geçtim bunu her buluştuğumuzda bir kez yapalım. Hem böyle yakınlaşırız. Bir anda anlatmak olmaz öyle." dedi Emir. Mırıldanarak onu onayladım. Telefonuma gelen mesajla elime telefonumu aldım. Şifa mesaj atmıştı.

Kuzey, Albay seni çağırıyor. Bir de normal yoldan değil dağ tarafından çıkman lazımmış. Nöbetçilere görünme dedi.

     Ona onaylayan bir cevap gönderip bizimkilere döndüm. "Beyler akşama kadar dedim ama artık bir dahakine, görev beklemez." dememle ikisi de sinirlense de bir şey diyemedi ve beni yolcu etmek adına kapıya doğru geçirdi. Hızlıca yola koyulmuştum. Öyle ki on beş dakikada varmıştım.

    Hızlı adımlarla arka kapıya yönelirken nöbetçilerin beni görmediğine emin oldum. Aniden Aydın'ın aramasıyla olduğum yerde sıçrasam da telefonu kapayıp adımlarımı hızlandırdım. Telefonumu cebime atmak için hamle yaptığımda keskin bir acı hissettim. Bu sefer bir şey saplanmamıştı bana. Kafamdaydı hissettiğim acı. Gözlerim yavaşça kapanırken duyduğum sesin tanıdıklığı sinirimi arttırmıştı..


     Elimdeki kahveyi yudumlarken Emirle yaklaşık bir saattir olan bakışmamızı bozma kararı alarak ayaklandım. "Eee beyfendi Kuzey gitmeseydi bu kadar uslu duracak mıydınız?" dedim. Sırıttı ve kafa salladı. "Haklısın ama ne seversiniz bilmiyordum. Bana sevdiğin bir şeyi söyle de yapalım o halde." dedi. Düşünüyormuş gibi yaptım bir süre. Göz devirip iç çekti ve kollarını bağlayarak konuşmaya başladı. "Ne duydun ya da neyden şüpheleniyorsun? Dur kısa keseyim. Ne bilmek istiyorsun?" sıraladığı cümlelerle yavaşça yanına yaklaşıp önüne çöktüm ve kafamı dizlerine koydum.

    "Bilmek istediğim her şeyi biliyorum ama kesinliğini aklımda doğrulayamadığım bir şey var." dedim. Tek kaşını kaldırarak sormamı işaret etti. Yüzüme sinsi bir gülüş takınıp ellerimi bedeninde hareket ettirmeye başladım. "Kurduğun yerlerin sadece iyi amaçlar için olmadığını düşünüyorum. Beni bu konuda aydınlatabilir misin?" yutkundu ve ellerimi tuttu. "İşimi bildiğini düşünüyorum. " dedi. Gözlerimi devirip ayağa kalktım ve kucağına yerleştim. "Buna inanacak kadar aptal olmadığımı bildiğini düşünüyorum." iç çekti ve dudaklarıma sıkı bir öpücük kondurup geri çekildi.

      "Haklısın ama zekan beni korkutuyor doğrusu. Aynı zamanda bir mafya lideriyim. Ama merak etme vatanını satanlar kadar alçak değilim. İşim vatanımdan sonra gelir benim." dedi. Mırıldanarak ellerimi gömleğinin yakasına attım ve oynamaya başladım. "Şimdilik..Kuzey bilmesin." dedi. Kafa sallayıp onay verdim. Ardından hızlıca ayağa kalkıp elini tuttum. "Pekâlâ bu kadar konuşma yeterli. Yatak odana gitmeye ne dersin?" dedim. Yüzüne aniden çapkın bir gülüş gelirken hemen ayağa kalktı ve itiraz etmeden peşimden geldi.

    

One Heart Three Soul •Threesome•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin