6

68 5 23
                                    

  ☣︎
  Yüzüme vuran loş ışık ve üstüme dökülen buz gibi suyla sıçrayak gözlerimi açtım. Kollarım bağlı değildi ama bacaklarım bağlıydı. Ne biçim kaçırma tekniğiydi bu? Ağrıyan başımı ovalayıp etrafıma bakındım. Oturur bir vaziyette direğe bağlıydım. İlerden elinde bıçakları döndüren maskeli birini görmemle gözlerim aralandı. Anında hızla kafamı yana çektim ve kulağımın hafifçe bıçaktan sıyrılışını hissettim. Adam hızlı adımlarla yanıma geldi ve çenemi kavradı. "Güzel yüzlü meleğim." dedi mırıldanarak ve suratıma sert bir yumruk geçirdi. Hâlâ ses değiştiriciyi kullanıyordu. Saçlarımı köklerinden tutup çekiştirdi. Ellerimle tepki verememiştim bile. Kafamı yere sertçe vurmasıyla kaşımın ve dudağımın patladığını hissettim. Acıyla tıslayarak beni tutan adama baktım.

     Kollarımı önden yukarı kaldırıp cebinden çıkarttığı kelepçeyle demir'e ters kelepçeledi. "Bana ne diye bunu yapıyorsun?" diye mırıldandım. Birine ne yapmış olabilirdim ben. Umursamazlığım mıydı konu yine? Yoksa o bir terörist miydi? Terörist olsa neden sadece benimle uğraşsındı ki. Güldü. "Masumlar senin yüzünden ölmeye devam ediyor komutan.." diye mırıldandı. Yutkundum. Bana cevap vermemişti sadece benimle dalga geçiyordu. Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Bir Türk askeri olarak dik durmalıydım. Aksine çok acınası duruyordum.

     Aniden büyük bir gürültü koptu. Ne zamandır burada olduğumu sorgulamak o an aklıma gelmişti. Adam panikle yanıma gelip çenemi sertçe açıp dudaklarımı aralamamı sağladı ve sertçe bir hap bırakıp yutmaya zorladı. Yuttuğumdan emin olduktan sonra hızlıca koşmaya başladı. Silah sesleri duymuştum. Ardından da konuşmalar ve bağırışmalar. Diğer askerler beni kurtarmaya mı gelmişti? Görüşüm ve sesler iyice giderken birinin bana yaklaştığını fark ettim. Beni kucağına aldı. Endişeli görünüyordu. Saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu ve sanki biri beni ondan çekip alacakmış gibi koruyarak ilerledi. Kokusu çok tanıdıktı. Yüzüme bir tebessüm yerleştirdim. Bu kimdi bilmiyorum ama askerlerden biri değildi.

     Yavaş yavaş gözlerim ağırlaşırken adamın yüzünü düzgünce görmeye çabaladım ama yoktu. Siyah kapkaranlık irislerden başka odak noktam olamamış görüntüyü netleyememiştim.


      Gözlerimi araladığımda gözüme ilk çarpan yatağın üzerinde elimi sıkıca tutarken uyuya kalmış Emirdi. Gülümsedim. Çok güzel uyuyordu. Aniden aklıma gelenlerle gülüşüm soldu. Etrafıma bakındım. Burası hiç ama hiç tanıdık değildi. Sanki yer altında bir sığınak vardı da orada saklanıyorduk. Kıpırtımdan dolayı olacak ki Emir şaşkınlıkla gözlerini araladı. "İyi misin?" dedi. Kafamı salladım. "Türk askerine bir şey olur mu ulan!" dedim ve sırıttım. Ortam çok gergin hissettiriyordu ve ben Emir'i germek istemiyordum. Güldü ve yanağımı okşadı. "Evet, çok seksi duruyordun. Patlamış kaşın ve dudağın, dağılmış ıslak saçların. O bağlanma pozisyonun. Bunu bir ara denemeliyiz ne dersin?" dedi.

    Sırıttım. "Neden olmasın? Sadece kendime vurdurtmam ona göre. Bağlanma stilini deneyebiliriz." başını salladı. Sessizlik oluşmuştu. "Neredeyiz?" dedim yara bandıyla sarılı yerlerimi kontrol ederken. "Benim işlerimi hallettiğim yerdeyiz." dedi. Kaşlarım çatıldı. "Emir saçmalama senin tüm şirketlerini biliyorum hiç biri böyle görünmüyordu." dedim. Yüzünde 'Nerden bılıyon lan!?' bakışı vardı. Gerildiğini hissedebiliyordum. "İşlerimin ana merkezi burası." dedi. Yalan söylemiyordu. Gözleri doğruyu söylüyordu. "Hangi işlermiş onlar bakalım?" dedim mırıldanarak ve yüzünü okşamaya başladım.

     Yüzündeki elimi tuttu ve okşayarak bir öpücük kondurdu. "Silah..." diye fısıldadı. Gözlerim büyürken bedenimin gerildiğini hissettim. "Sen, pis işlerle mi uğraşıyorsun!?" diye bağırdım. Hızlıca elimi ondan kurtardım. Kafasını sallamakla yetindi. Bir açıklama bile yapmıyordu. "Senden bunu olabildiğince saklamak istemiştim ama kaçırıldığını ve askeriyenin buna karışmayacağını öğrendim. Sana bir şey olmasına izin veremezdim." dedi.

One Heart Three Soul •Threesome•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin