Ebrar
Handeyle kafa dağıtmak için bütün İstanbul'u turlamıştık. Hande'yi eve bıraktığım andan itibaren bir köşeye topladığım düşünce yığını tekrardan dağılmıştı. Kafamı 2 dakika başka bir şeyle meşgul etmesem direkt zihnimin en ücra köşesini bile işgal ediyordu. Bu haksızlıktı. Onu düşünmemeliydim. Kapımın önünde gördüğüm kişiyle bütün her şey tekrardan tepe taklak olmuştu. Ne işi vardı ki burada? Gitsindi. Yüzüme baktığında gördüğüm yorgun kadının gözleri nefesimi kesmişti. Her şeyi yapan oyken neden bu kadar üzgündü? Gardımı indirmemem gerektiğini kendime hatırlatarak ona doğru adımlamıştım. Benim her adımım sanayken neden kaçtın ki benden? Konuşacak ne vardı ki? Ben yanılmıştım. O da beni kendime getirmişti. Bu kadar. Mile'm. Canım Mile'm. Neden benim Mile'm olmuşken tekrardan Vargas olmak istedin ki? Neden acı çekermiş gibi bakıyorsun şimdi? Bunu isteyen ve yapan senken hem de. Sadece susarken telefonuma Zeze'den gelen mesaj dikkatimi çekmişti. Mile'nin dün gece benimle konuşmak için çıktığını ve hala gelmediğini nerede olduğunu sorduğu bu mesaj beni dumura uğratmıştı. Geceden beri burada mıydı yani? Aptal. Yorgunluk ve açlıktan bayılıp kalacaktı burada. Ya ben gelmeseydim? İçeride konuşalım demek için ağzımı açamadan ayağa kalkmaya çalışmıştı. Sendeleyince ödüm kopmuştu. Hemen içeri geçip bir şeyler hazırlamaya koyuldum. Hazırlarken anlamayacağı için rahat rahat söyleniyordum. Dayanamıyordum onu böyle görmeye. Gitmeliydi. Ama karşımda benim kadar inatçı bir kadın vardı. İstemiyordum işte konuşmak. Anlasana kadın. Konuşursak yenilirdim. Ve sonra kırılan yine ben olurdum. Ayağa bile kalkamamıştı. Onun için yine kırılmayı göze almıştım. İyi olsun yeterdi. Ben kırılırdım. Ayakta duracak mecalim kalmamıştı. Oturup nasıl bu hale geldiğimi düşünürken adımı duymuştum. Dayanamamıştım. İlk ben başlamıştım konuşmaya. Konuşmak istemeyen bendim oysa ki. Ses tonuma ve dolan gözlerime hakim olamamıştım. Ben sinirle konuşmaya devam ediyordum. Ne olacaksa olsundu artık. Dediği şeylere verebildiğim tek tepki ne demek olmuştu. Akıttığı her bir gözyaşı sanki bir diken gibi kalbime batmıştı .O konuşmaya devam etmişti. Beni sevdiğini söylemişti. Aptaldı. Bana fark et diyordu ama kendi fark edememişti. Benim de onu sevdiğimi fark edememişti. Onu hayatımda istememek? Onun hayatımda olmadığı her senaryo benim içim kabus gibi bir sonla bitiyordu. Kulağımda hala seni seviyorum deyişi yankılanıyordu. Beni seviyordu. Beni, benim onu sevdiğim gibi seviyordu. Şaşkınlığın ve sevincin verdiği karmaşa ile tepki verememiştim ve o yanlış anlamıştı. Arkasını dönmüş gidiyorken engel olmak amaçlı kolunu çektim. Gücümü kontrol edemediğimden ötürü birden dibime gelmişti. Mile şaşkınca bana bakıyordu. Bu güzel gözlere yaş hiç yakışmamıştı.
-Aptal. Sen tam bir aptalsın. Bana bunları söyleyip gidemezsin. Anladın mı?
- Aptalım doğru ama yapma Ebrar. Bırak.
- Bu saatten sonra seni asla bırakmam. Asla.
Mile birden ağlayarak bağırmaya başlamıştı.
- Yapma. Yapma Ebrar. Ben senin her hareketinde umutlanacağım. Bir gün beni sever mi diye, her hareketinde beni seviyor mu diye düşüneceğim. Ve sen günün sonunda yine beni sevmiyor olacaksın. Dayanamam. Yapma.
Ağlayarak kurduğu cümleler... Beni o kadar imkansız görüyordu ki onu sevebileceğimi düşünmüyordu bile. Tekrardan gitmek için harekete geçtiğinde tekrardan çekmiştim onu kendime. Bana döndüğü an yapışmıştım günlerdir hayalini kurduğum dudaklara. Mile şok olduğu için karşılık veremezken ben dudaklarımı ayırıp alnımı alnına yaslamıştım.
-Bende seni seviyorum aptal. Nasıl yaptın bilmiyorum ama hayatıma girdiğin andan itibaren hücrelerime kadar sen doldum ben diye fısıldamıştım. Mile'ye yeni dank etmişti. Ve bu sefer öpücüğü başlatan o olmuştu. Hayatında ki en güzel ,mutlu, huzurlu an neydi diye sorsalar şimdi derdim. Hayat buymuş. Ben bu zamana kadar yaşamamışım meğer.
2 saat sonra
Sonucu tatlıya bağlanmış bir olayda olsa psikolojik olarak bizi çok yormuştu. 2 saattir sadece birbirimize bakıyorduk. İkimiz de birbirimizi sevdiğimizi fark etmemiş istemeden üzmüştük birbirimizi. Ağladığı ve yükse ihtimalle geceden beri burada olduğu için güzel gözleri şişmişti. Kafasını omzuma yaslamak için yavaşça hareket ettiğimde hareketlerimi inceliyordu. Kafasını koyduğum da uyumasını söylemiştim. İtiraz edemeyecek kadar yorgundu. Derin bir nefes almıştı.
- Bir daha asla bu kokuyu alamamaktan o kadar korktum ki
- Düşünme bunları artık Mile. Dinlen hadi.
Uykuya dalması çok uzun sürmemişti. O derin bir uykuya dalmışken ben de onu izleme kararı almıştım. Bu kadın beni seviyordu. Ve dediğine göre bu uzun zamandır var olan bir şeydi. Merak ettiğim konular vardı ama sonra da konuşulabilirdi. Artık beraberdik. Biz artık gerçekten bizdik. Hayal gibi geliyordu. Bu zamana kadar hayatıma giren insanlar tabi ki olmuştu ama hiç böyle hissetmemiştim. Onunla ilgili her bir duyguyu en üst safa da hissediyordum. Uykuya dalmadan son kez kokusunu içeme çekip bende gözlerimi kapatmıştım. O hayatıma girdiği günden beri uykularım daha güzeldi.
Vargas
Gözlerimi hafif bir yanma hissiyle açmıştım. Fazlaca ağladığımdan olsa gerekti. Yan tarafıma baktığımda boş olduğunu görmüştüm. İçime sebepsiz düşen bir huzursuzluk vardı. Ebrar' ı bulmak için evi gezmeye başladığımda veranda da telefonla konuştuğunu görmüştüm. Yaklaşıp seslenmek için ağzımı açtığımda duyduklarım sesimi kesmeye yetmişti.
- Anlattığım gibi işte Hande. Seviyorum deyip ağlayan biri vardı karşımda ne yapacağımı bilemedim. Çıktı ağzımdan işte.
- Oldu. Ne diyeceğim? Pardon seni öyle görünce üzüldüm ve seviyorum yalanını attım mı?
- Bilmiyorum Hande. Hem belki zamanla severim gerçekten. Arkadaş olarak gerçekten sevdiğim biri zaten. Arkadaşlıklar da aşka dönüşür hem.
- Tamam ya kızma. Neyse uyanır birazdan konuşuruz sonra tekrar.
Telefonu kapatıp arkasını döndüğünde benimle göz göze gelmeyi beklemediğinin farkındaydım. Seviyorum demişti. Öpmüştü beni. Yalan mıydı hepsi? Neden böyle yapmıştı ki ? Ben gerçekten seviyordum onu. Hızla akan gözyaşlarımı silip çıkmak için kapıya yöneldiğimde arkamdan bana seslendiğini duyuyordum. Keşke Ebrar bana ilk andan gerçekleri söyleseydin de yenilgim bu kadar ağır olmasaydı. Dün gece en büyük mutluluk sebebimken şimdi en büyük yenilgim olmuştu. Olsundu. Ben onun beni yenmesine de severdim. Severdim ancak gururum artık onun yanında durmama izin vermezdi. Ben artık onu sadece uzaktan sevebilirdim. Kimse görmeden, duymadan, bilmeden. Kendim bile.
Bayıldım böyle sonlar yapmaya. Soft bir çift yapacağım derken toxic bir çift yapmam şoku. Şaka şaka. İyi okumalarrr.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRE
FanfictionKabilesi tarafından kucaklanmayan çocuklar büyüyünce sıcaklığı hissedebilmek için köyü yakarmış. Onlar da bu ateşte beraber yanmayı kabul ettiler.