Sorma

546 38 5
                                    

Ebrar

Toplantıdan ayrıldıktan eve gittiğimde Mile'ye karşı gerçekten ne hissettiğimi düşünmeye başlamıştım. Etkilendiğimi kabul etmiştim zaten ancak, ona aşık mıydım? Bir tarafım saçmalama bu kısa sürede ne aşkı diyor diğer tarafım ise aşkın zamana ve mekana bağlı olmadığını söylüyordu. Hangi tarafı dinleyeceğimi şaşırmıştım. Zamana bırakmanın en doğru tercih olduğuna karar verip yatıp uyumuştum. Geri kalan günler Mile ile her şey aynıydı. Sadece Hande hislerimi kabul etmem gerektiğini söyleyip, istemediğim halde taktik veriyordu. Bu kız gerçekten bunu nasıl anlamıştı? Antrenmanın ortasında bile susmuyordu. Gerçekten bağıra bağıra söylememe ramak kalmıştı ancak bunu göze alamadığımdan bütün antrenmanda Hande'den kaçmaya çalışmıştım. Çalışmakla kalmıştım sadece. Ben topu, Hande beni kovaladığı için ekstra efor sarf etmiştim. Dani antrenmanı bitirdiği an kendimi yere bırakmıştım. Hande durur mu sandınız? Asla. O da üstüme bayılmıştı resmen. Biraz dinlendikten sonra Hande her zaman ki gibi sessizliğimizi bozmuştu. 5 dakika boyunca aralıksız konuşunca patlamıştım.

- Ay tamam Hande. Haklısın. Hoşlanıyorum işte oldu mu? Rahatladın mı?

Kimsenin duyabileceğini düşünmeden ağzımdan çıkan sözleri kimse duymasın diye dua ederken Hande bir hışımla üstümden kalkmıştı. Bağıracağını anlayınca bende hızla kalkmıştım. Ağzını kapatıp susması için uyarıda bulunmuştum. Hande nasıl yaptığını anlamadığım sessiz bir çığlık atmıştı. Tepkileri gülmeme sebep olurken birden Mile'nin kalktığını görmüştüm. Biraz sinirli ve kırgın duruyordu. Gözlerime 2 saniye baktıktan sonra çıkıp gitmişti. Ne olmuştu acaba? Merakla arkasından bakmak dışında bir şey yapamamıştım o an. Eve gidine kadar aklımdan çıkmayınca dayanamayıp aramıştım ancak telefonu kapalıydı. Kafa dinlemek istediğini düşünüp sık boğaz etmek istemedim ve duşa girmiştim. Ancak aklım hala onda olduğu için olsa gerek duş başlığı tarafından darp edilmiştim. Duştan çıkınca tekrardan aramıştım ancak hala aynıydı. Zehra'yı aramak aklıma gelmişti. Ancak Zehra'da daha eve gelmediğini söylediğinde içimi saran endişe yumağına engel olamamıştım. Mesajlar yağdırmıştım ancak cevap yoktu. Tam polise gitmek için evden çıkmak üzereyken gelen mesajla yüreğime su serpilmişti. Benim büyük bir endişe ile yazdığım cevapları o soğuk bir şekilde cevaplayınca yüzüm düşmüştü ancak önemsemedim. İyi olması her şeyden önemliydi. Antrenmandan sonra bir kahve içip konuşmak daha mantıklı geldiği için başka bir şey yazmamıştım. Salona girdiğimde genelde olduğu yerde yoktu. Bu saate kadar çoktan gelmiş olmalıydı oysa. Ne olmuştu bu kıza birden? Takımı selamlayıp soyunma odasına gitmiştim. Oda da tek olunca düşüncelere dalmış ve giyinmeyi unutmuştum. Şaka gibi kızın bana bir kendimi unutturmadığı kaldı diye düşünüp giyinmek için bir adım atmıştım ki kapı açılmıştı. 2 gün sonra gördüğüm yüzle aymıştı günüm sonunda. Biraz çökmüş görünüyordu ancak fiziksel başka bir şeyi yok gibiydi. Onu görür görmez sarılmıştım ona. Hem özlemiş hem merak etmiştim. Napim?  Kısa süre sonra o da kollarını belime sarmıştı. Kokusu öyle güzeldi ki hiç bir kokuya değişmezdim. Birbirimizden ayrıldıktan sonra yüzümü incelemeye başlamıştı. Tam konuşacakken yanağıma garip bir endişeyle bakıp parmağıyla okşamaya başlamıştı. Başta anlamasam da dokunduğu an hissettiğim hafif sızı ile anlamıştım. Önemli bir şey olmadığını söyleyip direkt konuşmak istiyordum ancak izin vermemişti.

-Ebrar. Ne oldu yanağına? 

- Önemli bir şey değil boş ver onu şimdi a-

-Nasıl önemli değil mosmor yanağın farkında mısın? Senin canın yanmışken nasıl boş verebilirim söyler misin ayrıca? Çok acıyor mu?

Soruları asla bitmiyordu. Benim de sorularım vardı ancak sıra bana gelecek gibi değildi.

- Mile bir şey yok gerçekten. Duş başlığı ile küçük bir kavga oldu tek taraflı. Sonucunda olan benim yanağa oldu.

Rahatlamış şekilde nefes verdiğinde çok geçmeden dikkatsizliğim yüzümden laf etmeye başlamıştı. Aaa ama gerçekten fıttıracaktım şimdi. Düşen duş başlığı suçlu ben olmuştum. Azarı da ben yiyordum. O an farkında olmadan kurduğum cümle Mile'yi susturmaya yetmişti.

- Ya napim ya aklım sendeydi. Öyle bir çıktın ki buradan bir de telefonları da açmayınca farkına varamadım düştüğünün.

Yanakları kırmızılaşmaya başlayan bir Mile kadar tatlı bir şey olduğunu düşünmüyordum. Fırsat bu fırsat diyerek konuşacakken bizi çağırmışlardı. Gerçekten mi ya? Hayat konuşmamam için her şeyi yapıyordu. Mile'ye antrenmandan sonra ayrılmamasını çıkışta konuşmamız gerektiğini söyleyip giyinmeye başlamıştım. Hande çıkar çıkmaz yanıma gelip saçmalamaya başlamıştı bile.

- Naptınız kız o kadar zaman içerde. Ay öpüştünüz mü yoksa?

-He aynen kanka delicesine hem de tövbe ya rabbim ya. Kızım daha kaç kere söyleyeceğim biz daha o evre de değiliz. Okey. Anladın.  

Gözlerim Mile'yi ararken onu gördüğümde yüzünün düşük olduğunu fark etmiştim. Bugün kesinlikle ne olduğunu öğrenmem lazımdı. Kısa bir duştan sonra Mile'ye bakınmıştım ancak görünürde yoktu. Zehra'yı telefonla konuşurken gördüğümde ona adımlamıştım. 

- Kızım uçtun mu? Ne ara gittin?

- Eh be Mile tamam. Ben arkadaşta kalıcam bu gece haberin olsun. Sabah kahvaltıya gideriz tamam mı?

- Taşınmak için neden bu kadar acelecisin sıkıştırma...

Mileyle konuştuğunu duymuştum. Ve gittiğini de. Resmen benden kaçmıştı. 2 gün başlayan tavırlarını bana bağlamamıştım başta ama bugün farklı davrandığı kişi ben olunca anlamıştım. Benden kaçıyordu. Tam ona olan hislerimi kabullenmişken onun bana mesafe koyması beni gerçekten kırmıştı. Zehra telefonu kapattığında varlığımı yeni anlamıştı. Gerçekten kırılmıştım. Sesimin çatlamaması için derin bir nefes alıp konuşmaya başlamıştım.

-Zeze arkadaşına ne yaptım bilmiyorum fakat ben gerçekten yakınlaştığımızı düşünmüştüm. Hiç bir şey yokken bana böyle mi tavır almak istiyor? Peki istediği olsun bunu ona iletirsen sevinirim deyip uzaklaşmıştım oradan. Ayaklarım beni ister istemez Hande'nin evine getirmişti. Hande beni gördüğüne şaşırmış konuşmamızın ne çabuk bittiğini sormuştu. Ve ben direkt ağlamaya başlamıştım. Hande hızlıca bana sarılıp ne olduğunu sormuştu. İçeri geçip bir süre daha ağladıktan sonra kısaca özet geçmiştim. O da anlam verememişti ancak bana mantıklı bir sebebi olduğunu söyleyip teselli vermişti. Ancak ben çoktan onun beni sevmediğini kabullenmiştim. Kendi kendime gelin güvey olduğum için de ekstra kendime kızgındım. Bir kitapta okumuştum '' o şefkati aşk zannetmişti'' diye bir cümleydi. Ben de onun bana olan şefkatini aşk zannetmiştim.

handebaladin hikayesinde senden bahsetti

Sabah kalktığımda gördüğüm fotoğraf beni güldürmüştü

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sabah kalktığımda gördüğüm fotoğraf beni güldürmüştü.

-Handee . Kızım o nasıl fotoğraf ya. Harcamışsın resmen.

Hande kahkaha atmıştı sadece yanına gitmek için kalktığımda gözüm diğer bildirimlere takılmıştı.

Mile'm kişisinden 4 cevapsız çağrı

Tam o sırada bir arama daha şimdi düşmüştü ekrana. Reddedip telefonu öylesine bir yere fırlattım. Ve hiç bir şey yokmuş gibi Hande'nin yanına gittim.

Hikayeyi yazarken kurgu aklıma geldiği için hatalarım olabilir. Affola. Acemiliğime verin. Elimdeki taslakları her gün 1  bölüm olarak paylaşacağım kaç bölüm sürer bilmiyorum şimdiden ilginiz için teşekkürler.

FİREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin