Kupa Kızı ve Sinek Valesi

514 24 2
                                    


Ebrar

Duyduklarımı az çok anlamıştım. İyi ki ispanyolca dersi almaya başlamıştım. Çok hızlı konuşsalar bile yakaladığım iki üç cümleyle bağdaştırmıştım ancak bu o kadının sevgilimi öpmesine engel olmamıştı. Hemen ittirse dahi sinirlerim çokça gerilmişti. Benim sevdiğim kadının dudaklarını öpmüştü. Kendimi belli ettiğimde sevgilim endişe ile bana dönmüştü. Açıklamasını tabi ki dinleyecektim ancak ilk iş bu kadını hayatımızdan çıkartmaktı. Benden korkmuştu. Belliydi. Korkacaksa bunu yapmamalıydı. Mile'nin onu ilk gördüğü gün araştırma yapmaya başlamıştım. Geçmişi temiz olmayan biri olduğunu öğrenmek zor olmamıştı. Elbet karşımıza çıkacağını biliyordum. Dediğim gibi korkaktı. Onu hayatımızdan çıkarmak zor olmamıştı bu yüzden. Ancak benim aklımda sadece sevgilimi öptüğü saniyeler dolanıyordu. Onun bir suçu yoktu biliyordum ancak kızgındım işte. Bu kızgınlıkla konuşup kalbini kırmamak için sonra konuşmak daha uygundu. Beni anlayışla karşılayacağını biliyordum. Öyle de oldu. İster istemez kızgınlığım ona da yansımıştı. Sarılırken bile çekinir olmuştu. Ancak elimde olan bir şey değildi. Aklıma kazınan o sahne gitmiyordu gözümün önünden. Uçakta Hande ve Zehra'dan da tavsiye almak istemiştim. Gözlerim istemsiz sevgilime kayınca uyuduğunu fark etmiştim. Üşümesin diye üstünü örtmüştüm. Ne olursa olsun kıyamıyordum ona. Zaafım olmuştu. İyi ki de olmuştu. Zehra ve Hande'de artık konuşmam gerektiğini söylemişti. Eve gidince de daha fazla dayanamamıştım zaten. Konuyu, kapıyı kapatmaz açmıştım. Konuşurken akan gözyaşları beni durdurmuştu. O an anlamıştım. Gözlerinde korku vardı. Beni kaybetmekten korkuyordu. Ben kendi içimde savaş veriyorken o da beni kaybetme duygusu ile savaşıyordu. Akan her bir gözyaşı için kendime kızdım. Ağlamamalıydı. O gözlere yaş hiç yakışmıyordu. Ondan ayrılmazdım. Ayrılamazdım. Ona bu denli bağlanmış, seviyorken ayrılmazdım. Özellikle o kıçı kırık karının iki gram aklıyla yaptığı plan yüzünden asla. Ayrılmayacağımı söylediğimde o kadar masumca bakmıştı ki bana içime sokasım gelmişti. Bu tatlılığı, naifliği ölümüm olacaktı. Aklıma düşen o iğrenç sahne tekrar midemi bulandırmıştı. Güzelim dudakları kirlenmişti. Temizlemek lazımdı. Ve bütün gece temizlemiştik. Ruhumuz, bedenimiz artık tertemizdi. Biz birbirimizde arınmıştık. Önümüzde ki 3 gün en güzel günlerimizdi. Hong Kong'a gidene kadar bir saniye bile ayrı durmamıştık. Günlerin acısını çıkarmıştık. Hong Kong'a gittiğimiz de de maçlar başlayana kadar böyle devam etmişti.1 mağlubiyet almıştım ama genel olarak iyiydik. Takım iyiydi daha doğrusu. İster istemez adapte olamıyordum. Bir smaçör, bir pasör çaprazı oynamak ister istemez sarsmıştı. Ancak bunu ben tercih etmiştim. Kızgınlığımda kendimeydi zaten. Mile bu maçlar da dinleniyordu. Tayland maçından sonra daha da düşen moralim sonrası uzun süredir dertleşmediğim Zehra ile dertleşme kararı aldım. Odasının önüne geldiğimde kapıyı eminsizlikle tıklatmıştım. Zehra kapıyı açınca hafif bir şok olmuştu ancak yüzüme bakar bakar bakmaz bir sorun olduğunu anlamıştı. Sıkıca sarılmıştı bana. Bu bile iyi gelmişti şimdiden. İçeri girdiğimde Hande'yi görememiştim. Zehra'ya Hande nerde diye sorduğumda onunda yüzü düşmüştü. Bir sorunu olduğu belliydi. Eskisi gibi dert gecesi yapma kararını o an almıştık. Almıştık ancak ikimizde sadece yüzümüze bakmaktan başka bir şey yapamamıştık yarım saattir. Birimizin başlaması gerektiğinden ben başlamıştım. İtalya'da yaşadığım mobbinglerden başlayıp şu zamana kadar ne varsa anlatmıştım. Zehra da beni hiç şaşırtmamış eski günlerde ki gibi motivasyonumu yükseltmişti.

- Ben eminim Ebrar yarın ki Brezilya maçında bu sorunları yaşamayacaksın. İçine attığın her sıkıntı sana daha çok dert olarak biniyor. Neden daha önce anlatmadın ki?

- Bilmiyorum Zeze. Mile yanımdayken de çok aklıma gelmiyordu ancak yalnız kaldığım her an aklıma düşüyordu işte. Ve bu ara Mile de olmadığı için tamamen boşluğa düşmüş hissettim.

- Mile'ye neden anlatmadın peki?

-Mile daha en başta pozisyonun sorun olmasından endişeliydi. Şimdi bunu dert edindiğimi öğrenirse kendini suçlar ve ben bunu istemiyorum. Onluk sorun yok bütün sorun bende.

-Sorun sende de değil Ebrar. Sorun kötü insanlarda. Sana mobbing uygulayan o insanlarda, tercihine saygı duymayıp hakaret yağdırma hakkını bulan o insanlar da. Bunlar seni sorunlu yapmaz aksine seni çok güçlü yapar. Kaç yıldır tanışıyoruz? Her anını biliyorum. Kendini kabullenirken ki o özgüvenini, açıkladıktan sonra başlayan kötü yorumlarla başa çıkmaya öğrenişini, İmge ile olan ilişkinde linç yemene rağmen onunla olan ilişkini asla saklamamanı. Her anını gördüm. Hepsinden bir öncekinden daha güçlü çıktın bu savaştan. Eminim ki şimdi de aynısını yapacaksın.

Söylediklerinden sonra istemsiz akan gözyaşlarımla Zeze deyip ağlamaya başlamıştım. O da hemen bana sıkıca sarılmıştı. İyi gelmişti. Gerçekten iyi gelmişti. Benim sorunu çözdüğümüze göre sıra onunkindeydi. Gözyaşlarımı silip ona dönmüştüm tamamen.

- Eee sizin Hande ile aranızda ne oldu?

- Hande. Bilmiyorum Ebrar. Aramızda bir süredir bir kıvılcım var ama asla düzgün konuşamıyoruz. Ya birbirimizi yanlış anlıyoruz ya da tartışmaya başlıyoruz. Az önce de tartıştık. Öyle aldı başını gitti. Endişeleniyorum onun için. O da bu sezon az linç yemedi ve yemeye de devam ediyor ama asla içini açmıyor bana karşı bu da beni kırıyor. Gözümün önünde acı çekiyor ve ben hiç bir şey yapamıyorum.

-Belki de o da senin gibi hissettiği için sana açılmakta zorlanıyordur. Aranızda adı konulmamış  bir durum var ve bu da onu ister istemez geriyordur.

-Ya da beni sadece arkadaşı olarak gördüğü için ilgimi anlayınca bu yola başvurmuştur.

-Saçmalama. Hande yapmaz öyle bir şey.

-Dedim ya bilemiyorum Ebrar.

-Benim konuşmamı ister misin?

-Yapar mısın gerçekten?

-Tabi ki konuşurum kuşum. He ama başka bir gece bu duygular nasıl başladı, ne ara başladı hepsinin bilgisini alacağım haberiniz olsun efenim.

Zeze gülerek beni onaylamıştı. Odama geçtiğimde çok rahat bir uyku çekmiştim. Sabah telefona baktığımda Mile'nin beni bir kaç kere aradığını görmüştüm. Hemen ona geri dönmüştüm. Birbirimizden uzakta olmak bize yaramıyordu. Telefonu ilk çalışta açmıştı.

-Neredesin Ebrar kaç kere aradım güzelim ya?

-Aşkım uyuyordum napim?

-Özledim seni çok ama sen beni özlememiş gibisin dün gece aramanı bekledim ama aramadın.

-Özlemez olur muyum canımın içi. Dün gece Zehra ile uzun zamandır konuşmadığımızdan öyle bir konuşalım dedik saatte geç olunca aramadım bende.

-İnanayım mı?

-İnan inan. 

-Ebrar, güzelim.

-Hı

-Bir kaç maçtır gözümden kaçmıyor moralin düşük gibi ne oldu bir tanem söyle.

-İstediğim gibi oynayamayınca yüzüme yansımıştır sevgilim başka bir şey yok.

-Gerçekten mi?

-Evet. Bak bugün gör sahanın tozunu alacağım. En yakın arkadaşımla uzun süre sonra uzunca konuştum, güne sevgilimle konuşarak başladım. Kimse enerjimi düşüremez.

-Dikkat et bak kendine.

-Tamam sevgilim. Tamam.

-Ya aklım kalıyor sende napim. Yeteri kadar uzaktayız zaten.

-Haklısın sevgilim bir şey demedim ki.

-Ben o tamamdan anladım.

Hafif sitemli sesi kahkaha atmamı sağlamıştı. O sırada Eda abla beni kahvaltıya çağırınca telefonu kapamak zorunda kalmıştık. Bu kız sadece sesi ile bile enerjimi yükseltme yeteneğine sahipti gerçekten. Kendimi tamamen maça odaklamaya başlamıştım bile. Brezilya açık açık Mile olmadan onları yenemeyeceğimizi söylemişti. Mile bize ilaç gibi gelmişti bunu kimse reddedemezdi ancak biz bir takımdık. Birbirine bağlı bir takım. Bugün onlara bu takımı gerçekten gösterme zamanıydı.

FİREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin