#22

368 25 0
                                    


Vargas

Her güzel şeyin bir sonu vardır. Bir süredir üzerinde kasvet olan ilişkimizde her şeyi halletmiş ve güzel bir tatile çıkmıştık. Baş başa. Bütün kötü şeyleri geride bırakmıştık. Tatilimizin son gününde ise ben kumsalda tek başıma düşünüyordum. Batan güneş ve hafif dalgalı olan denizin sesi eşliğinde. Önümüzde zorlu bir süreç ve almamız gereken bir kupa vardı. Sonra da elemeler. Ancak sonrasında Ebrar'ın Rusya'ya gidecek olması benim moralimi asıl bozan şeydi. Gidince hiç bir şeyin değişmeyeceğini söylese de korkuyordum. Hayatımdan giden her şey bir daha bana dönmemişti bu zamana kadar. O da gider ama dönmezse diye korkuyordum. Başlarda hislerim bu kadar şiddetli olduğunu fark etmediğimden zorlanmıyordum ancak alışmıştım. Her güne onunla başlamaya, onu izlemeye, gülüşüne, kokusuna... Aklınıza gelebilecek ne varsa alışmıştım. Yaşamak bir onun yanındayken yaşanılabilir geliyordu. Mutluydum ancak endişelerim vardı. Birbirimizden gitmediğimiz bir senaryo yok muydu bizim için? Galiba yoktu. Ebrar burada kalsa bile ben gidiyordum. Birimiz illa ki gidiyordu. Bu düşüncelerimi takmayarak önümüzdeki günleri geçirmeye çalışmıştım. Başaralı da olmuştum. O kadar güzel zamanlar geçirmiştik ki zamanı fark etmemiştik. Geçirdiğim en güzel yazdı. Bu yılı birinci olarak bitirmiştik. Sırbistan maçında aldığım son sayıdan sonra Ebrar'ın yüzünde gördüğüm o sevinci asla unutamazdım. Milletine çok bağlıydı. Her ne kadar insanlar kötü yorum bıraksalar da içindeki sevgi bu ülkeye karşı asla değişmiyordu. Ve Türk Millet'i benim içinde ayrı bir yerdeydi. Beni öyle benimsemişlerdi ki asla hissetmemiştim yabancı olduğumu. Seneye olimpiyatlar da aynı başarıyı göstereceğimize emin olarak veda etmiştik bu sezona. Ve o gün gelip çatmıştı. Ebrar'ın gideceği gün. İstemsiz dolan gözlerime engel olamıyordum. Gideceğini biliyordum ancak içimde hep daha var diyerek ertelemiştim ve şuan gitmesine hazır değildim. Omuzunda olan başıma minnet ediyordum çünkü gözlerimin dolduğunu görmesini istemiyordum. Ancak o Ebrar'dı. Benim sevgilim, sevdiğim kadın. Kafamı omuzundan ayırıp gözlerimizin buluşmasını sağladı. Dolan gözlerimi gördüğü an onunda dolmuştu gözleri. Elleri yüzüme çoktan varmıştı bile. Yavaşça seviyordu beni. Doya doya. O an fark etmiştim ki o da en az benim kadar zorlanıyordu. Belki daha fazla. Çünkü hem beni hem de memleketini terk ediyordu. Bu hayatta en sevdiği şeyleri arkasında bırakıyordu. Alnını alnıma yaslayıp konuşmaya başlamıştı. Sesi dünyanın en güzel sesiydi.

- Güzelim benim. Sevdiğim. Doldurma o güzel gözlerini. Kıyamıyorum, yapma.

-Özür dilerim bir tanem. Elimde olan bir şey değil. Aslında mutluyum da bir yandan. Hayallerin ve geleceğin için doğru seçimler yaptın ve onların peşinde koşuyorsun ama gidiyorsun işte. 

-Çok kez gittim Mile. Hem de çok kez. Hatta gitmek değildi onlar kaçmaktı ama ilk defa, ilk defa gitmek istemiyorum. Kaçmak istemiyorum. Savaşmak istiyorum. Keşke biraz daha erken fark etseydim seni. Belki her şey daha farklı olurdu.

-Doğru zaman değilmiş demek ki bebeğim. Ne olursa olsun nereye gidersek gidelim seni seviyorum bunu bil tamam mı?

-Ne olursa olsun nereye gidersek gidelim seni seviyorum bunu bil tamam mı?

İkimizde gülmüştük. Deli gibi göründüğümüzden emindim. Bir kaç dakika önce istemsiz akan gözyaşlarımıza karşı şimdi gülüyorduk. Ebrar yavaşça kafasını eğmişti. Bende ona uyarak kafamı eğdim. Dudaklarımız birbirini bulunca kaç dakika ayrılmadık bilmiyorum. Anons son çağrıyı yapana kadar bir santim bile uzaklaşmadık birbirimizden. Sanki birazdan aramıza kilometreler girmeyecekmiş gibi ayrılmıyorduk. Ayrılamıyorduk. Sonunda kopabildiğimizde Ebrar bir süreliğini son kez dudaklarımı öpmüştü. Sonrası çok hızlı geçmişti sanki. Ne ara görüş açımdan çıktığını bile anlamamıştım. Ve öylece gidişini seyretmekten başka bir şeyde yapamamıştım.

2 buçuk saat sonra

Ebrar uçaktan indiğini haber vermiş, otele gidince yazacağını söylemişti. Onun yazmasını beklerken bende evimizde yalnız bir şekilde bu zamana kadar çekildiğimiz fotoğraf ve videoları sanki ezberlememiş gibi. Videolardan birini izlerken ekrana düşen arama ile kalbimin hızlanmasına engel olamamıştım. Yıllar geçse de etkisi hep aynı kalacaktı buna emindim. Hızla telefonu açtığımda gördüğüm güzel yüzüyle istemsiz kocaman gülümsemiştim. Yüksek ihtimalle odaya çıkar çıkmaz beni aradığından daha üstünü değiştirememişti. Bıcır bıcır konuşuyordu. Yaklaşık 2-3 saat süren aralıksız  konuşmamızı çalan zil bozmuştu. Söylenerek kapıyı açmaya gittiğimde Ebrar bana gülüyordu. Onun gülme sebebi olmak dünyada ki en güzel şeydi. Kapıyı açınca direkt içeri dalan Hande ve Zehra çiftiyle anlık şaşırmıştım. Zehra bana döndüğünde Ebrar ile konuştuğumu görünce telefonumu resmen elimden koparmıştı. 

-Yaaa Ebrar. Hadi gittin çok durdun dön özledimmm.

-Ulan Zehra bana bir kere böyle konuşmadın.

-Ya ama aşkım sen sevgilimsin o benim kardeşim.

Aralarında ki tatlı atışma sonrası bir süre daha konuşup kapatmıştık. Kapattıktan sonra ister istemez yine üstüme hüzün çökmüştü. Zehra ile Hande' de fark etmişti tabi ki bunu. En yakınlarımız onlardı ve fark etmemeleri saçma olurdu. Zehra daha fazla dayanamamış ve konuşmaya başlamıştı.

-Ya Mile yapma ya. Kız daha yeni gitti. Kapatma kendini her şeye.

-Elimde değil Zehra. İstemeden oluyor.

-Hadi kalk bizde kalıyorsun artık.

İstemiyorum deyince hafif zıtlaşmaya başlamıştık. Bu sefer Hande girmişti konuşmaya.

-Mile bence Ebrar'da bunu isterdi. Tabi ki senin kararın, sen bilirsin.

Ebrar'da bunu isterdi derken ki imasını sezmiştim ancak şuan altını irdelemeyecek kadar yorgundum. Ve kabul etmiştim. Çünkü farkındaydım. Yalnız kalırsam kafayı sıyıracaktım.


Ve günler sonra düzgün bir bölüm yazdım. Boş olduğum vakitler de yazmaya çalışacağım demiştim. İnternet sorunu çözüldü ancak dersler var minik bölümlerle idare edicez artık.İyi okumalar. Instagram bölümleri dışında yazılı olan bölümleri hep öğleden sonra 1 de attım bu da pazartesi saat 1 de gelmiş olur bir aksilik olmazsa. Öpüldünüzzz.

FİREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin