•𝟱•

15 4 0
                                    

Günün birinde annem ciddi bir şey konuşacağını söyleyerek beni odasına çağırdı. Biraz gergin olduğu davranışlarından belliydi. Yüzümün o anda kireç gibi olduğunu hâlâ çok iyi anımsıyorum. Yüreğim de çılgınlar gibi atıyordu. Acaba bir şey fark etmiş miydi? İlk düşüncem sen oldun. Beni bu dünyaya bağlayan gizemim sen! Fakat annemin bakışları çekingenlik doluydu. Önce sarılıp beni yanaklarımdan öptü. Bunu çoktandır yapmamıştı. Sonra elimden tutup beni kanepeye götürdü. Yan yana oturduk. Yavaş yavaş konuşmaya başladı. Sanki ne söyleyeceğini bilmiyormuş gibi zor çıkıyordu kelimeler dudaklarının arasından. Son zamanlarda evimize sık sık gelen uzak akraba yaşlıca bey duldu. Kısa süre önce anneme evlenme teklif etmişti. O da, daha çok benim geleceğimi düşünerek bu teklife 'evet' demeye hazırlanıyordu.

Kanım birden yüreğime hücum etti. Vücudum ateş gibi yanmaya başladı. O anda tek düşüncem sendin. "Fakat burada kalacağız, öyle değil mi?" diye kekeler gibi sordum. "Hayır," dedi annem, "Saitama'ya taşınacağız. Homura'nın orada çok güzel bir villası var." Başka şey duymadım. Gözlerimin bir an için karardığını anımsıyorum. Annemin sonradan söylediğine göre bayılmış, bir külçe kurşun gibi yere yığılmışım. Elinden hiçbir şey gelmeyen o kızın daha sonraki günlerde yaşadıklarını şimdi sana anlatmam çok zor. Bu satırları yazarken herşeyi yine anımsıyorum, ellerim titriyor. Tabii gizemimi bilmeyen annemin gözünde benim karşı çıkışım sadece sinsilik ve inattı. O günden sonra benimle pek konuşan olmadı. Her şey bensiz yapıldı. Evin eşyaları daha çok okulda olduğum saatlerde toplandı. Her okuldan gelişimde bazı eşyaların eksikliğini fark ettim. Onların eksikliği benim yaşamımdan bir parça daha alıp götürdü. Bir gün öğle yemeğine geldiğimde oturma odası bomboştu. Taşıyıcılar her şeyi kamyona yüklemişti. Sağda solda karton kutular ile bavullar duruyordu. Annemle ben son geceyi portatif yataklarda geçirdik. Saitama yolculuğu ertesi sabah başlayacaktı.

Uyanır uyanmaz seni düşündüm. O anda kavradım, sana yakın olamayacağım bir yerde yaşayamayacaktım. Benim için senden başka bir kurtuluş yoktu. Umutsuzluk dolu o saatlerde böyle bir şeyi nasıl düşünmüştüm, şimdi bilemiyorum. Üzerimde okul önlüğüm vardı, annem de evde yoktu. Hemen kararımı verdim, kapını çalacaktım. Sanki bir mıknatıs beni çekiyordu. Ne yaptığımı bilmeden koridora çıktım, kapının önünde durdum. Ayaklarına kapanacak, sana yalvarıp yakaracaktım. Beni istersen hizmetçi, istersen köle olarak yanına al, diyecektim. On beş yaşında bir kızın böylesine aşırı bağlılığına şimdi mutlaka gülümseyeceksin. Fakat sevgili, o gün buz gibi koridorda bilinmez bir gücün onu arkasından ittiği bir kızın nasıl korku içinde kapında durduğunu görseydin gülmezdin. Sonra titreyen kolumu yavaş yavaş kaldırdım ve parmaklarımı kapının ziline dokundurdum. Zil tiz sesi bugün dahi kulaklarımda. Ardından bir sessizlik Neredeyse yüreğim duracaktı, damarlarımdaki kan donmuştu. Kulak kabarttım ve içeriden adımlarını duyacak mıyım diye öyle bekledim.

Fakat sen gelmedin, bana kapıyı açmadın. Hiç kimse gelmedi. O gün öğleden sonra evde değildin. Johann da alışverişe çıkmış olacaktı. Zilin tiz sesi uğuldayan kulaklarımda, ayaklarımın ucuna basa basa boşaltılmış dairemize döndüm. Kendimi bir kenarda duran yol kiliminin üzerine bıraktım. Attığım dört adımın ardından, derin karlarda saatlerce yürümüş gibi bitkindim. Ancak bu bitkinliğime karşın, onlar beni buradan koparmadan seni görmek, seninle konuşmak kararlılığı bütün gücüyle içimi yakıyordu. Seni son bir kez görmeli, sana biraz sarılmalıydım. Başka hiçbir düşüncem yoktu. Sevgili, bütün gece dönmeni bekledim. Annem uyur uyumaz hemen hole çıktım, kapının yanında durdum. Buz gibi soğuk bir ocak gecesiydi. Gitgide yoruldum, bütün vücudum ağrımaya başladı. Ayakta duracak halim kalmamıştı, fakat hol bomboştu, üzerine oturabileceğim tek bir eşya yoktu. İnce giysimle yere uzandım. Üzerimi de örtmedim. Vücudum sınır da uykuya dalarsam eve döndüğünde adım seslerini duyamayacağımdan korktum. Gecenin soğuğu kapının altından hole giriyordu. Ayaklarım üşüyor, kollarım titriyordu. İkide bir ayağa kalkıp yürüdüm. Ve bekledim durdum. Seni ve yazgımı bekledim.Sonunda - sanırım saat sabahın ikisi veya üçü olmuştu - apartman kapısının açıldığını duydum. Sonra merdivenlerde ayak sesleri... Yattığım yerden hızla ayağa fırladım. Soğuk vücudum yanmaya başlamıştı. Dikkatle kapıyı araladım. Seni görür görmez dışarı fırlayacak, ayaklarına kapanacaktım. Ah, çılgın bir kızın o anda başka neler yapacağını şimdi bilemiyorum. Adımlar gittikçe yaklaştı. Tavandaki lambanın cılız ışığı koridoru aydınlatıyordu. Kapının tokmağını tutan elimin titrediğini fark ettim. Gelen sen miydin?

Evet, sendin sevgili! Ve tek başına değildin. Bir kadının kıkır kıkır güldüğünü duydum, ipek bir etekliğin hışırtısını da... Sonra senin sesini... Eve bir kadınla dönmüştün...

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu | SasuSakuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin