•𝟳•

25 3 0
                                    

Diğer akşamlar da oraya gittim, evinin önünde durdum ve bekledim. Dükkânda saat altıya kadar çalışıyordum. İşim ağır olmasına karşın, iç huzursuzluğumu bana unutturduğu için yine de memnun sayılırdım. Çalıştığım dükkânın demir kepenkleri gürültüyle iner inmez, beni bekleyen o sevgili sokağa koştum. Tek isteğim seni görmek, bir kez olsun görmek, uzaktan da olsa yüzünü içime çekmekti.

Ve bir hafta sonra o an geldi. Bakışlarım pencerelerine sabitlenmişken sen aniden karşıya geçtin. İşte o anda yine küçük bir kız oluverdim. On üç yaşındaki kız gibi yüzüm kızardı. Başımı önüme eğdim ve hızla sana doğru yürüyüp yanından geçtim. Ancak az sonra böyle yaptığım için utandım. Kendimi hâlâ okula giden o küçük kıza benzettim. Ben buraya sana rastlamak, yanına sokulmak, bomboş yaşanan, yitirilmiş son yılların ardından dikkatini çekmek, senin tarafından sevilmek için gelmemiş miydim?

Fakat sen, her akşam işten çıktıktan sonra Tokyo'nun ayazında, kimi akşam kar tipisinde durduğum o sokakta beni hiç fark etmedin. Saatlerce öyle beklediğim oldu. Geç saatlerde evinden çıktın, çoğu zaman tanışların yanında, yürüdün gittin. İki akşam da yanında kadınlar varsı. İşte böyle anlarda kadınlığımı hissettim, başka duygularla, yüreğim hızlı hızlı atarak arkandan baktım. Kolunda yabancı bir kadınla önümden geçerken içim parçalanır gibi oldu. Evine sık sık kadınlar geldiğini bu apartmanda yaşadığım çocukluk yıllarımdan biliyordum. Ancak bu gerçek yüzünden artık acı çekiyordum. Seni başka bir kadınla böyle yan yana, vücutlar neredeyse birbirine yapışmış yürürken görmek bende gerginlik yaratmıştı. Çocuksu onurumla - belki ben bugün de böyle birisiyim - bir akşam sokağına uğramadım. Fakat inat edip odamda tek başıma oturmak benim için dayanılmaz oldu. Ertesi akşam evinin karşısında yine durup beklemeye başladığımda gururum kırılmıştı, hüzünlüydüm. Senin bana kapalı yaşamına giremedim, akşamlar boyu hep öyle bekledim durdum.

Ve sonunda dikkatini çektim. Bana doğru geldiğini uzaktan görmüş, utanarak kaçmamak için bütün gücümü toplamıştım. Sonra beklemediğim bir şey oldu. Kaldırım kenarında yük boşalttığı için sokağı daraltan bir kamyondan kaçınmak için bana çok yakın geçmek zorunda kaldın. Önce dalgın bakışlarla beni süzdün, ancak gözlerimdeki dikkati fark edince bakışların değişiverdi, yumuşadılar, sanki beni hem sardılar, hem de soyuverdiler. Onlar, benim gibi bir çocuğu bir anda kadınlaştıran, içindeki sevgiyi uykusundan uyandıran bakışlardı. Bu birkaç saniyelik bakış benim istek dolu bakışlarımı yakaladı. Ve yanımdan geçip gittin. Yüreğim parçalanacak gibi atıyordu. Elimde olmadan adımlarımı yavaşlattım, başımı hafifçe çevirdim. Sen durmuş merakla bana bakıyordun. Beni tanımamış olduğunu o anda fark ettim.

Sen beni ne o gün, ne de sonra tanıdın. Hiçbir zaman. Sevgili, o saniyelerdeki düş kırıklığımı nasıl anlatsam sana!..

Beni tanımamış olman yazgımdı. O yazgı bana tüm yaşamım boyunca eşlik etti, ölünceye kadar da böyle kalacak. Saitama'da geçirdiğim iki yıl boyunca her gün, her an seni düşlemiş, günün birinde Tokyo'da yine karşılaşacağımız o anı gözümün önüne getirmiştim. Neler geçirmemiştim kafamdan. Sen bana değer vermeyecektin, beni çirkin bulacak, sırnaşık birisi sanacaktın. Bana buz gibi davranacak, yüz vermeyecek, kısacası beni hiç umursamayacaktın. İşte o yıllarda bütün bunları gözümün önüne getirip durmuştum. Benim varlığımı hiç fark etmeyeceğini ise en sıkıntılı anlarımda bile düşünmemiştim. Şimdi ise şunu anlıyorum: Bir erkek için bir kızın veya bir kadının yüzü çok değişik görünür. Çünkü o yüz erkek için kimi gün arzuları, kimi gün ise çocuksu davranışları, isteksizliği yansıtan bir aynadır. O bir kadının yüzünü kolayca unutabilir, ilerleyen yaşla değişen gölgeler ve ışıkla, üzerindeki giysilerle karşısında hep başka bir kadını görebilir. Sonunda boyun eğenler gerçeği kavramış olanlardır. Fakat ben, o günlerde genç bir kız olan ben, senin beni unutmuş olmanı anlayamıyordum. Yıllar boyu sürekli, her an seninle ilgilenmem duygularımı değiştirmişti. Gerçekçi düşünemiyordum. Senin de hep beni düşündüğün, beni beklediğin inancındaydım. Senin için değersiz biri olduğumu, anılarında bana yer olmadığını bilseydim, yıllarca nasıl nefes alabilirdim!

Ancak o günkü bakışınla uyanıverdim. İçinde beni sana anımsatan hiçbir şey olmadığını anladım. Yaşamından benim yaşamıma uzanan tek anı, bir anılar ipliği yoktu. O karşılaşmamız benim gerçeğin uçurumuna ilk yuvarlanışım, yazgımı ilk sezişim oldu...

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu | SasuSakuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin