"Telefonu ver."
Ciddi bakışlarım hala yüzünde gezinirken elime bakan amcam derin bir nefes attı ve cebinden çıkardığı telefonu ellerimin arasına bıraktı.
"Görüşmeyeli baya büyümüşsün yeğenim, hadi Çağrı bize bakıyor, sonra konuşuruz bu konuyu..."
Süslü kelimelerini es geçip telefonu açtım ve cevapsız aramaları görmemle yutkunup yürümeye devam ettim. Çağrı'nın yanına ulaşırken zaten sessizde olan telefonu kapatıp cebime koydum ve bize yetişen amcam ile yapacağım hangi planın daha iyi olacağını düşündüm. Tabi kafam her türlü düşünceyle etrafı sarılmış halde olduğu için birilerinin bizi izleyebileceğinin farkında değildim.
Gerçi bizi duyamazlardı ama...
"Abi biz az önce ne izledik?"
"Bilmiyorum Kaan."
Hala kapıda bekleyen şöförün yanına ulaşıp arabaya binerken Çağrı'yı ön koltuğa ve kendimi de amcamla beraber arka koltuğa oturtmuştum. Kendimi saman balyası, kurt ve koyunu nehirden geçirmeye çalışan o çoban gibi hissetsem de ondan daha akıllı olduğum kesin. Evet kurt amcam, koyun Çağrı ve saman balyası da şöför. Kusura bakma şöför kardeş.
Sessiz geçen yol boyunca ara sıra amcamla göz göze gelip gergin anlar yaşasam da gülümseyerek geçip gidiyordum ki telefonum çalmaya başladı. Telefonumu çıkarıp açarken amcamın maskesinin arkasından sırıtmasıyla anlamıştım babamın aradığını.
"Alo baba-"
"O ÇAĞRI'YI BULDUĞUM YERDE ÖLDÜRECEĞİM! KAFASINA GÖRE DAVRANDIĞI YETMEZMİŞ GİBİ BANA DA SAYGISIZLIK YAPIYOR! SÖYLE ONA TELEFONLARIMI AÇSIN! HATTA DİREKT ONU VER! O ŞEREFSİZİ!-"
"Rıdvan Kazancı."
"Eve gelin."
Vay be, kendine saygısı da yokmuş, sadece para ve saygınlığa tapıyor. Baban adına üzüldüm Barın, yine de on yedi yıl kullanmama rağmen hala düzelmediği için iade ediyorum sana, gerçi iade tarihinin geçmesine bir yıldan az var ama olsun.
Söylediğim isim yolsuzluk yapmasına yardım eden ve sonra bu işleri bırakıp yurtdışına kaçan bir memur. Tabi tüm bu bilgileri öğrendiğim adam şuan huzursuzca yanımda oturan amcam. Babamın güvenilir bir ortak bulup bu yüzden şirketimizin bu kadar başarılı olduğu ilkokulun sonundayken inandığım bir yalandı. Tabi yine de hiç bir zaman yasadışı işlerini araştırma gereği duymamıştım. O zamanlar en azından benim için önemli olan bir 'hayatım' vardı çünkü. Tabi amcamın yaptığı plan benim hayatımın orta yerinden geçtiği için geriye pek bir şey kalmamıştı o günlerde. Hatırladıkça bile ürperiyorum...
Oysaki ne kadar nazik bir amca, yeğenine gülümseyerek bakıyor, maskesinin kenarlarından gelen merak ve şüphe ise oldukça fazla, ama bunu iyi saklıyor. Ya da bir kaç yıl önce ben bunu bile fark edemeyecek kadar salaktım.
Araba evin önüne gelene kadar hakim olan ölüm sessizliğini bir süre sonra amcam bile bozmamıştı, böylece ağrıyan başımla bir de onun sözlerine kafa yormak zorunda kalmamıştım ama bu sessizlik uykumu getirmişti. Konuşmayı hiç istemesem de şuracıkta uyumamak için ne yapmam gerektiğini düşünüyordum ki araba durdu.
İçimden sonunda derken arabadan indim ve peşimden gelen Çağrı'ya baktım.
"Odana git, üzerini değiştir. Bende amcamla babamı bekleyeceğim. Tamam mı?"
Kafasını sallayıp yeniden önden yürümesiyle arkasından baktım ve iç çektim. Daha sonra açıklayacağım çok fazla şey vardı ve şimdi bir yenisi daha eklenmişti bunlara. Amcamı salona bırakıp - büyük ihtimal evi inceleyeceği için başka bir yerde bulacağım - odama çıktım ve çantamı sırtımdan çıkardığım gibi kendimi yatağa attım. Uykudan kapanan gözlerim ile bedenim yataktan kalkmayı hiç istemese de yine her şeyi bilen tek kişi olarak bir şeyleri düzene düzeni de kendime...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Yıldız
Roman pour AdolescentsFantastik gerçek ailem kitabı mı, hemde erkek başrol. Geçmişe dönen bir çocuk ve iki aile... "Eriyen mum ve çürüyen çiçek gibi, tümörün dördüncü evresi tam olarak böyle hissettirmeli."