Hoşgeldiniz sefa getirdiniz..Çıtır çıtır bir asker kurgusuna hazır olun ...
......................................~ZS~......................................
Hani bazı adamlar vardır, doğmadan başlarlar savaşlarına: Önce doğmak için, yaşamak için, bir kuru ekmek bulup aç kalmamak için, çatısı olan bir evde kalmak için, başlarını rahat bir yastığa koymak için ediyorlar kavgalarını.
Tabii, onlar büyüdükçe kavgaları da büyüyor: Kanatları altına aldıkları insanların canı için, şah damarlarına değen bıçağın keskin ucu, soğuk bir namlunun ucu... Bir sopa, kaderin arkasından gizli gizli vurduğu gibi onların sırtlarına değerken, acımasızca karınlarına inen tekmelerle düşüyorlar. Kalkmaya çalıştıkça, düşüyor; düştükçe direnmeyi öğreniyorlar. Her düştüklerinde, toprakta bıraktıkları iz, hayatın onlara sunduğu zorlukları simgeliyor.
Her ayağa kalkışlarında bir yaş daha büyüyorlar. Büyüdükçe attıkları adımlarda dünyada kapladıkları yer de artıyor. Kendilerine uzanmayan yardım eline rağmen, pençelerini çıkarmış koca dünyanın yükünü omuzlayıp hayata kafa tutuyorlar, küçük bedenlerinin aksine. Gözlerinde, hayatın acımasız yüzüne karşı bir direniş var; her düşüşte yeniden doğmaya dair bir inat.
Attıkları adımlar daha sert ve sesli, yaşama inat. Arkalarında toz bıraka bıraka ilerliyorlar; toz, geçmişin izlerini silmek isterken onların azmini daha da güçlendiriyor. Onlar kim mi? Onlar yaşamak zorunda kalan çocuklardı; sokakların soğuk taşlarında hayata tutunmaya çalışan çocuklardı. İki kuruş, bir parça ekmek için size yalvaran, gözlerinde umutla karışık hüzün taşıyan çocuklardı. İşte, onlar koca adam olmak zorunda kalanlardı.
Uzatılan dal ile birlikte belki daha iyi bir hayat ümit edenlerdi onlar. Onlardan biri uzatılan dalı tutup asker oldu önce. Sonra teğmen, derken yüzbaşı ve şimdi herkesin parmakla gösterdiği binbaşı.
O binbaşı Özçelik'ti. Üstünde çıkarmadığı üniforması, onun geçmişiyle geleceği arasındaki ince bir ipi temsil ediyordu. Yüzü bir görevdeymiş gibi kapalı, gözlükleri her zamanki yerindeydi; bu gözlüklerin ardında dünyayı anlamaya çalışıyordu.
Şimdi çatık kaşları, sert asker adımlarıyla peşindeki çömez askerle birlikte her adım attığında etrafa korku saçarak ilerliyordu. Koca cüssesi, onu izleyenlerin üzerinde bir gölge gibi duruyordu. Yanından geçtiği insanların yolunu açtığında, herkes ona hayranlık ve korkuyla bakıyordu; her adımında, askeri disiplinin ve acımasızlığın sembolü haline gelmişti.
Son başarılı operasyonundan sonra ana vatanı Türkiye'ye çağrılmış, onun başında olacağı bir tim kurulacağı haberi kulağına gelmişti. Albayı, en iyi askerlerin bulunacağı bu timin tüm gizli görevlerde baş göstereceğini bildirmişti. Başta sıcak bakmadığı bu teklifi, Albayı'nın ısrarı üzerine değerlendirmek ve timdeki askerleri görmek için gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR KİBRİT YAK
ChickLitNot: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. (Tamamlandı) ........................................ ~ZS~....................................... "Kına yakmak kendini adamaktır. Bir gelin ve damatlara yakarlar; kendilerini birbirlerine adasınlar diye. Bir d...