Helo aşklarım. Yine ben geldim.. Ve şimdi de sizin karşınızda 42 bölüm yani özel bölümle burdayım.. Siz bol bol okuyup yorum yapın bende diğer kitaplara bölüm yazmaya koşayım.. Sizi seviyorum............................... ~ZS~..............................
Asena'nın ağzından :
Zaman çok çabuk geçiyor. Yüzümüz kırışıyor, kilomuz artıyor, boyumuz uzuyor, saçlarımızın arasına aklar düşüyor. Çocuklarımız büyüyor, yürüyor, okula gidiyorlar.
Üçüncü çocuğuma hamileydim. İkinci çocuğumuz erkek olmuştu ve adını Yıldırım Devrim koymuştuk. Burçe sekiz yaşına, Devrim ise altı yaşına basmıştı. Üçüncü çocuğumuz ise altı aylık olmuştu ve yeterince büyümüştü. Her şeyi hazırdı, adı da dahil. Tabii adını şu an için sadece ben biliyordum. Henüz Yıldırım'a adını söylememiştim.
Uzandığım yataktan sağa dönmeye çalıştım ama başarısız oldum. Elimi karnıma koyarak yeniden dönmeye uğraştım, yine beceremedim. Sıkıntıyla derin bir nefes verdim. Bu karnımla dönmek zaten zordu ama hâlâ denemeye çalışıyordum. Dönemeyeceğimi anlayınca Yıldırım'a seslenmek için ağzımı açtım ama onun evde olmadığını hatırlayınca bundan vazgeçtim. Az önce erik aşerdim diye markete göndermiştim. O gelene kadar kıpırdayamazdım. Hareket etmek yerine gözlerimi huzurla kapattım. Ev sessizdi, tam da uyuyacak bir ortam vardı. Ama bir dakika... Ev sessiz miydi?
Burçe ve Devrim evdeydi ama evin sessiz olması mümkün değildi. Onlar evdeyse mutlaka bir gürültü olurdu. Ne bileyim, Burçe çoktan Devrim'i şikâyet etmek için yanıma gelmiş olmalıydı. Ama etrafta tık yoktu.
Kesin bir şey olmuştu, yoksa onlar bu kadar sessiz olmazlardı. Yataktan kalkmak için tüm gücümü harcadım. En sonunda kalktığımda elimi karnıma koyarak önce mutfağa baktım. Belki mutfakta bir şeyler yapıp kırıyorlardı. Mutfaktan bahçeye açılan kapıya doğru başımı uzattım. Devrim'in topu oradaydı ama kendisi ortalıkta yoktu.
"Allah Allah, nerede bunlar?" diye kendi kendime mırıldandım. Belki Burçe, Devrim'i evcilik oynamaya ikna etmişti, ki bu düşük bir ihtimaldi. Devrim asla evcilik oynamazdı.
Bir elimi belime, diğerini karnıma koyarak onların odasına doğru yürüdüm. İki hamilelik geçirmiştim ama hâlâ ilk defa hamile kalıyormuş gibi hissediyordum. Hamilelik gerçekten de zordu, özellikle erkek çocuk olacaksa. Burçe'de bu kadar zorlanmazken Devrim'de ve bu oğlumda epey zorlanıyordum.
Odaya geldiğimde içeriden gelen seslerden rahat bir nefes aldım. En azından yaşıyorlardı. Kapıyı açıp içeri girdiğimde ise keşke girmeseydim dedim. Aklım bunun doğru olmaması için dua ederken gözlerim gördüklerini sorguluyordu. Hızla kapıyı kapatıp yeniden açtım, hâlâ aynıydı. Devrim'in yüzü... Burçe'nin hali...
Burçe'nin üstünde benim kırmızı elbisem vardı, yüzü makyajla kaplıydı ve bir ayağında da benim topuklu ayakkabım duruyordu. Devrim'in durumu ise daha berbattı. Onun yüzünde de ruj vardı ama yalnızca dudağında değil, yüzünün her yerindeydi. Etrafta sakız ambalajları ve kırılmış rujum duruyordu.
"Açıklayabiliriz anneciğim," dedi Burçe, ayağa kalkarken. Ancak elbiseye takılıp yere kapaklandı. Yüzümü buruşturup yanına gittim ve onu yerden kaldırdım.
"Ne bu hâl?" diye sordum. Gözlerim ikisini de baştan aşağı süzerken Devrim'in arkasında bir şey sakladığını fark ettim.
"Arkandaki ne?" diye sordum. Devrim kocaman bir gülümsemeyle bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR KİBRİT YAK
ChickLitNot: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. (Tamamlandı) ........................................ ~ZS~....................................... "Kına yakmak kendini adamaktır. Bir gelin ve damatlara yakarlar; kendilerini birbirlerine adasınlar diye. Bir d...