-Esila-
09/02/1970
08.10
‘Bu gün de bitti.’
Fısıltısı kulağımda yankılanırken gözümün önüne gelen anlık kanlı görüntüler sarsılmama, gözlerimi hızla kırpıştırmama ardından yatağımın sağına ani dönüşümle yere yuvarlanmama sebep olmuştu. Nerde olduğumun, ne yaptığımın farkındalığına varmam ise beni kabustan çekip çıkartmıştı.
Dağınık, perdelerin kapalı olması sebebiyle güneşin daha sıvışamadığı loş odama bakındım. Gerçekten dağınıktı ve toplaması sanki bir ömür alacaktı. İç geçirdim, gecenin karmaşasını barındıran saçlarımdan parmaklarımı geçirmeye çalışsam da başaramamıştım. Tamamen karman çormandı. Yüzümü buruşturdum.
Derin uykunun dudaklarıma bıraktığı ıslaklığı elimin tersiyle sildim ve ayağa kalktım. Duvardaki saatle bakışmam sadece on saniye sürmüştü. Ardından geciktim telaşıyla banyoya koşturdum.
‘Geç kaldın. Yine geç kaldın Esila.’
Küvette aceleliğime karışık yavaşlığımla sıcak ya da ılık olacak suyu ayarlamaya çalışıyordum. Soğuk suyun hızla ayağıma vuruşu titrememe sebep oluyorken aynı orantıda sıcak suyu karıştırmaya uğraşıyordum. Soğuk suyun arasına karışan sıcak su tenime ılık bir hissiyat bırakıyordu.
Duşumu aldıktan sonra hafif pembeye kaçan havluyu bedenime sarıp ona uyumlu havluyu saçıma bağlamıştım. Odama hızlı adımlarla geri dönüp çabuk hazırlanmalı ve nerdeyse ışınlanmışım derecesinde okula varmalıydım.
Ve ayağıma bir şeyin takılmasıyla yere kapaklanmam bir olmuştu.
“Bir bu eksikti. Gerçekten.”
Diyerek söylenirken dizlerimi ovuşturdum. Canım yanmıştı. Geriye dönüp odanın dağınıklığında neye takıldım diye baktım. Teki olmayan topuklu ayakkabı.
“tabi ki de başka ne olabilir ki.”
Yerdeki ayakkabıyı alıp tekinin yanına düzeltip koydum. Saçlarımın nemli oluşu karmaşık olan saçlarımı tararken bana kolaylık vermiş, adeta tarak yağdan kayarmışçasına düğümlenmiş olan tellerin arasından sıyrılmıştı. Sonunda saçlarımı at kuyruğu toplamıştım.
Havluları lavaboya geri bırakıp ne giymem gerektiği konusunda afallamıştım. Toprak rengi dolabımın birbirine dönük, gıcırdayan kapaklarını araladım. Gri bir kazak ve İspanyol paça bir kot çıkartıp giyindim. Kurtarıcı kombinimin altına gri bir converse giyip, siyah sırt çantamı aldım. Koluma kahverengi saatimi taktım.
“Artık gidebiliriz.”
Ders saati neredeyse gelmişken evden daha yeni çıkmıştım. Üniversitenin yakın oluşu daha fazla uyumam için bana bir bahaneydi ama geç kalırsam derse girmem imkansız olurdu. Yarı koşar yarı yürür bir şekilde İstanbul Teknik Üniversitesi’ne gelebilmiştim. Bir oh çekip kampüse oradan da hukuk fakültesine yöneldim. Son bir kaç dakika kalmıştı. Ayaklarım birbirine dolanırcasına koşuyordum. Önümde sınavlar vardı. Dersi kaçırmak benim için ölüm olurdu.
Bir ayağım diğer ayağımın önüne geçecekken çoktan çözülmüş olan bağcıklarıma takılmıştı. Bu gün olabilecek en berbat şey başıma gelmişti ki yere yuvarlanmadan kendimi birisinin kollarında buluvermiştim. Hemen toparlanıp kendime çeki düzen verdim.
“Çok çok pardon. Gerçekten acelem vardı.”
Mahcup bir şekilde adamın yüzüne baktım.
“Özür dilerim.”
Gözüm biraz saatimde, biraz adamda vermesi gereken cevabı beklerken adam üstünü silkeleyip gözlerini gözlerime dikti. Sanki delip geçecek bakışlarını anca kendisi çekince bakmayı bırakabilmiştim. Ve evet cevap vermeden uzaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hobisi Katliam
Mystery / ThrillerÖyle bir gece ki sanki hiç bitmeyecek gibi ve öyle bir gün ki sanki hep o kişi olması gerek gibi.