Medyaya Zada'yı bırakıyorum..
Yağan yağmur ile ortaya çıkan toprak kokusunu içime çektim. Elimdeki kahveden bir yudum alarak, pencereden yağmuru izliyordum.
Sabah Uhud'un sözlerinden sonra ne yapacağımı bilememiştim. Sadece denerim diyebilmiştim ve hemen o ortamdan ayrılmıştım.
Şuan evde yalnızdım bir işi olduğunu ve hemen döneceğini söylemişti. O gittikten sonra da yağmur hızını iyice artırmıştı.
Evin içi sanki akşam olmuş gibi kararırken, bana daha iyi hissettiriyordu.Kapının açılma sesiyle yerimden kalktım. Uhud gelmiş olmalıydı.
Kapıya doğru yürürken miyavlama sesiyle yerimde durdum. Minicik beyaz bir kedi bana bakıyordu. Şaşkınlıkla diz çökerek onu elime aldım."Senin burada ne işin var?"
Kapıyı kesinlikle Uhud açmıştı ancak bu kedi nereden çıkmıştı. Gelen boğaz temizleme sesiyle kafamı kaldırdığımda saçları yağmurdan nasibini almış bir şekilde bana bakan Uhudla göz göze geldik.
"Kedileri sevdiğini söylemiştin." söyledikleri ile samimiyetle gülümsedim.
"Benim için mi getirdin?"
"Evde genel olarak yalnız kalacaksın sana dost olabileceğini düşündüm." dedi
Kediye döndüğümde uyumak üzere olduğunu farkedince, koltuğun üstüne bıraktım.
"Çok teşekkür ederim."
"Rica ederim hem bence bu evde bir şey eksikti kedi gelince tamamlandı gibi." dedi Kediye dönerek.
"İsmi ne olsun bence hep kedi diyecek halimiz yok." dedim gülerek.
Kısa bir süre kediye baktıktan sonra bana döndü.
"Sen ismini koy."
"Bence sen koymalısın. Ben isim koyma da pek becerikli değilim." dedim kedinin yanına oturarak.
"Zada" dedi ve sustu. Anlamayarak baktım.
"Efendim?"
"İsmi Zada olsun şans demek."
İsim hoşuma gitmişti.
"Bence çok güzel. O zaman bu minnoş kedinin ismi Zada" dedim gülümseyerek.
Zada, koltuğa bıraktığım gibi uykuya dalmış sadece mırlama sesi geliyordu. Sesi kesinlikle huzur vericiydi.
"Pera ben bir duş alıp, geliyorum." diyen Uhud'a kafamı olumlu anlamda salladım.
Salondan çıktığında bende uyuyan kedime dönerek, tüylerini okşadım. Uyanmasını elbette istemiyordum ancak çok sevimli duruyordu.
Acaba bu kedi erkek miydi dişi miydi? merak ettiğim konuyu düşününce gülesim gelmişti.
Salona elinde havlu ile saçını kuruluya kuruluya gelen Uhud'a baktım.
"Saç kurutma makinası vardı neden kurutmadın?" diye sordum. Hem ne ara bu kadar hızlı bir şekilde duş almıştı.
"Saç kurutma makinasıyla kurutmayı hiç sevmiyorum. Genelde hemen kurur saçım zaten." dedi ve koltuğun bir köşesine oturdu.
Sabah konuştuğumuz olaydan sonra direk yanıma oturur diye korkmuştum. Ancak bana biraz dahi yaklaşmamıştı.
"Pera bu yakın durma olayını biraz seninle konuşmak istiyorum." demesiyle acaba dışımdan mı konuştum diye tereddüt etmedim değil.
"Tamam konuşalım." dememle biraz benim tarafıma doğru kaydı. Umarım dibime kadar girmez.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hıçkırık Misali
Teen FictionSarılmak... Belki dünyadaki en güzel şeydi. İnsanlar, üzgün olunca birinin ona sarılma isteğiyle dolup taşarlar ancak Pera bunların hiç birini hissetmemişti. O, sarılmayı sadece ona eziyet veren bir şey olarak görüyordu. Hayatı odasının dört duvarı...