Yazar'dan
Oturdukları kafede hâlâ üstlerinde daha demin olan olaydan dolayı gerginlik vardı. Uhud çabuk sinirlenmeyen bir insandı ancak adamın pişkin hareketleri onu çileden çıkarmıştı.
Pera ise Uhud'un onunla neden konuşmadığını sadece önündeki kahveyle ilgilendiğini düşünüyordu. Pera artık dayanamayarak,
"Bir sorun mu var?" diye sordu.
Elbette biliyordu o adama sinirlendiğini ancak onunla konuşması yerine sadece sessiz sessiz kahvesini yudumlayıp, bir bacağını hızlı bir şekilde sallıyordu.
Uhud, Pera'nın sorusuylu kafasını kaldırıp, gözlerinin içine baktı.
"Hayır bir sorun yok." Söyledikleri ile ses tonu kesinlikle çelişiyordu. Pera da daha fazla üstüne gitmek istemedi. Birden yükselen ezan sesiyle Uhud camdan dışarı baktı. Kafenin hemen yanında bir camii vardı. Pera, Uhud'a bakınca daha demin ki gergin anının sanki yok olduğunu gördü çünkü Uhud camiiye bakarak gülümsüyordu.
"Pera kahven bitti mi?"
"Evet bitti."
Uhud, hızla ayağa kalktı ve Pera'ya döndü.
"Ben camiiye gideceğim sen beni araba da bekler misin?"
Pera, başıyla onaylayınca birlikte kafeden çıktılar.
Uhud arabayı açtıktan sonra camiiye doğru yürüdü. Pera da arabanın içinde biten ezanla insanların camiiye doğru yürümesini şaşkınlıkla izliyordu. Yaşlı amcalar bastonlarıyla zorla yürüyerek camiiye giriyordu. Hepsinin yüzünde bir telaş vardı sanki namaza yetişmek isterlermiş gibi...
Pera telefonundan bugünün cuma mı olduğunu sorgulayarak, tarihe baktı. Ancak sadece normal bir öğle namazı vaktiydi. Öğle namazı evde de kılınmıyor mu? diye düşünmeden edememişti.
Uhud da uzun zamandır cuma namazı dışında cemaat ile namaz kılacağı için gerçekten huzurluydu.
Sonuçta Tek başına kılınan namazın cemaatle kılınması yirmi küsur kat daha hayırlı olduğunu vurgulamıştı Peygamberimiz.Ayrıca farklı atmosferdi camii de namaz kılmak.
-
Uhud, huşu ile namazını kılmış ve arabasına doğru yürüyordu. Arabaya girdiği gibi Pera'nın uyumuş olmasını beklemiyordu.
Şimdi o koyu mavi gözlerini örtmüştü kirpikleri. Derin nefesler alıyor, göğsü inip kalkıyordu.
Uhud, Pera'ya bakmayı keserek arabayı çalıştırdı. Pera'yı eve bıraktıktan sonra, kliniğe uğrayıp, Alparsan beyle görüşecekti.
Sessiz giden yolculukta uykusu hafif olan Pera uyanmamıştı bile. Eve yaklaştıklarında arabayı durdurdu ve Pera'ya döndü Uhud.
"Pera" diyerek seslendi ve Pera birden irkilerek uyandı. Nerede olduğunu sorgular gibi etrafa bakınıyordu.
"Eve geldik. Sen içeriye gir benim bir kaç işim var."
Pera uyku mahmuruyla, kafasıyla onayladı ve arabadan indi.
Uhud, Pera eve girene kadar bekledi. Sonra da arabasını çalıştırdı.
Bir haftadır kliniğine gitmediği için heyecanlanmıştı. Çünkü o klinik onun her şeyiydi. Hayatında yaşadığı tek başarısıydı.
Kendini her zaman yetersiz hissetmişti oysa küçüklüğünden beri kardeşi için her şeyi yapmıştı. Ve hâlâ bazı insanları iyileştirmek adına çabalıyordu. Yine birinin psikolojik rahatsızlıktan dolayı hayata veda etmesini istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hıçkırık Misali
Teen FictionSarılmak... Belki dünyadaki en güzel şeydi. İnsanlar, üzgün olunca birinin ona sarılma isteğiyle dolup taşarlar ancak Pera bunların hiç birini hissetmemişti. O, sarılmayı sadece ona eziyet veren bir şey olarak görüyordu. Hayatı odasının dört duvarı...