Hyunjin işitme engelli çocuğuna bir bakıcı arar. Paraya ihtiyacı olduğu için iş arayan üniversite öğrencisi Felix, duyduğu gibi hemen bu işe talip olur.
(Hyunlix, chanmin, minsung, green flag)
Sonunda, aradan neredeyse bir saat geçti. Felix, yatağının üzerinde oturmuş, tamamen sakinleşmeye çalışırken kimse onu rahatsız etmemişti. Şimdi, kapısı hafifçe tıklatıldı.
"Felix..." dedi, kapının arkasındaki Hyunjin'in sesi çok ince bir tonla. "Konuşalım mı?"
Felix, derin bir nefes aldı. "Yerini bil..." dedi kendi kendine fısıldayarak. Ardından kapıya doğru gitti. Kilidi açtı, Hyunjin'in içeri girmesine izin verdi.
"Felix..." Hyunjin, kapı açılır açılmaz içeri girdi, bedenleri Felix ile çok yakın duruyordu. "Seo'nun dediği hiçbir şeye inanma. O... Anladığın gibi işte, Seo-Ah kötü bir kadın."
"Sorun değil efendim, inanmadım zaten."
"Sorun olmadığını söylüyorsun ama saygı hitabı geri dönmüş." Elini Felix'in omzuna koydu.
Felix, geri çekilmek istedi, ama kendini tuttu. "hayır..." dedi içinden. "Ne buna izin verebilirim, ne de geri çekilebilirim... kimim ben... neyin tavrını koyabilirim ki..."
"Jae zaten çok huzursuzlandı, seni görmeyince daha da kızıyor. Teyze ne kadar denese de uyumadı. İçeri gelir misin?" Diye devam etti Hyunjin.
"Tabi, Jae..."
Felix bir anda kendine geldi. Evet, Hyunjin'in evindeki yeri buydu aslında, Jae'nin bakıcısı. Ne olursa olsun, küçüğün üzülmesine izin veremezdi.
Hızlı bir şekilde odasından ayrılıp salona gitti. Jae, teyzenin kucağında dolu gözlerle onlara bakıyordu. Felix'i görünce eliyle "civciv" işareti yaptı. Felix gülümseyerek yanlarına gitti ve Jae'yi kucağına aldı. Jae Felix'e sarılırken, artık daha huzurlu görünüyordu.
Teyze, Hyunjin'e gergin bir bakış attıktan sonra salondan ayrıldı. Hyunjin de gidip Felix'in yanına oturdu. "Dinle Felix-" dedi ki, Felix onun lafını kesti.
"Önemli değil. Sorun olmadığını söyledim. Bir kişinin söylediklerini dinleyip sizi yargılayacak değilim."
"Pekala, sorun olmamasına sevindim. Benim işe dönmem gerekiyor. Akşam planda olmayan bir etkinlik çıktı, saat 5'de hazır ol. Açık alanda olacağından, kalın giyin."
"Tamam."
Felix, yalandan gülümsemeye çalıştı. Hyunjin anladı mı, anlamadı mı bilmiyordu ama çaktırmayacaktı. Zamana bırakacak, neler olduğunu gözleriyle görecekti.
Hyunjin'in dediği gibi, saat 5'de hazır oldu. İçindeki ses, ona sormasık istiyordu. Gördüğü fotoğraflar, Seo'nun söyledikleri, hepsi çok aklını karıştırmıştı. Henüz bu adama olan hislerinden emin bile değilken, bu kadar fazla şey duymak, çok canını sıkmıştı. Eğer böyle biriyse bile, bunu kendisi öğrenmeyi tercih ederdi.
Yine de plana sadık kalacaktı.
Arabadan indiğinde, çok pahalı bir restoranın önünde olduğunu gördü. Henüz hava aydınlıktı, bu saatlerde dışarı çıkmayı özlemişti.
Kapısını açan şoför, daha önce hiç yapmadığı bir şekilde, Jae'yi yavaşça Felix'den aldı. Felix hiçbir şey diyemeden kafasını çevirdiğinde, restoranın önünde onu bekleyen Hyunjin'i gördü. Hyunjin, çok masum bir gülümsemeyle Felix'e bakıyordu.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.