4. PARÇA

9 2 0
                                    

FOR ALL ETERNITY, BEYOND THE GATES

GERİ SAYIM SERİSİ V - DÖRT

4. PARÇA

Göğün bağrından kalkan gecenin cenazesine yine gecenin düşmanı olan gündüz gelirdi. Bir cesedin üzerine doğan güneş, insanlığa yeni bir umut olurdu. Belki de insanların umutları, bir ölümün ziyaretçisine bel bağladıkları için karşılıksız kalırdı.

İnsan haksızlığa uğradığında dünyanın en tehlikeli yaratığına dönüşse de, haksızlığa uğrattığında en masumu oynamaktan da geri kalmazdı. Çünkü hiç kimse yaptığı hatanın bedeliyle yüzleşmek istemez, bu yaralayıcı yüzleşmeden kaçmak için debelenirdi. Böyle bir dünyanın içinde insanların da böylesi riyakâr olması, gerçek adalet değil miydi?

Dünyanın içinde yaşayan insanlara eşit davranmadığı ortadaydı, insanların da diğer insanlara davranışları belliydi. Belki de insanlar dünyadan alamadıkları intikamı yine başkalarından almayı seçen garip figüranlardı.

Sıkıntılı bir nefes aldığında elini balkon demirine yaslayıp öne doğru eğildi ve temiz havayı içine çekti. Gün dönmüştü çoktan, insanlar işlerine gitmek için yarışmaya başlamış, kimi yetişemediği bir otobüsün ardından bağırma, kimi de yolun ortasında bozulan arabasına saydırma bölümüne geçmişti. Bugün kaç insanın kalbinin kırılacağı, kaç insanın son nefesini vereceği, kaç insanın ilk nefesi içine çekeceği ise meçhuldü. Birileri doğacak, birileri ölecek, birileri savaşlarından galip ayrılırken, birileri de mağlubiyetin bedelini sırtlayacaktı.

Giden gidecek, kalanlar da gidenlerin ardından döktükleri gözyaşlarına beddualarını iliştirecekti. Oysa kimse yaşattığını hemen yaşamayacak, canı yananın yangını dindiğinde bu kez o yangını çıkaranın canı alev alacaktı.

Çünkü dünyanın kuralı buydu: Bir yangın dinmeden, bir diğeri alevlenmezdi. Belki de bu yüzden insan çektiği acılardan sonra bulduğu mutluluğa kapılmışken, kendine o acıları yaşatanın yangınından haberdar değildi.

İşte buna da unutulmak deniyordu. Unutulmak ise insanın bir diğer insana vurabileceği en ağır darbe olarak öne sürülüyordu.

Telefonunun sesiyle birlikte arka cebindeki cihazı çıkararak kulağına yasladı.

"Seni arıyorum her yerde. Sonunda geri döndün," dedi genç adam. "Neredesin?"

"Balkondayım."

"Geliyorum."

Telefonu kapatarak balkona doğru ilerlemeye başladı. Koridorda adımlayıp balkona ilerlerken herhangi bir şey yoktu ama balkon kapısını açıp dışarıya çıktığı, onu gördüğü ilk an her şey durdu. Zaman akmadı, zamanın akıntısına kurban giden bütün anılar o akıntının içinden güç bela kendini kurtardığında genç kızın dudakları hafifçe yukarı doğru kıvrıldı.

Saniyelerin dakikaların yakasında olan parmakları gevşedi, akrebin yelkovana sapladığı iğnesinden bu kez zehir değil de şifa akmaya başladı. Yelkovan zehrini içip ölümün eşiğine geldiği akrepten şifasını yudumladı.

Onu gördüğü an dünyanın tüm alfabeleri hiçliğe kapıldı, dilini döndürecek olan kelimeler bir araya gelecek harf bulamadı. Dile getirebileceği bir lisan yokmuşçasına öylece ona doğru ilerledi. Böyle mi oluyordu sahiden?

Birini sevdiğinizi fark ettiğinizde, bunu ona ilk dile getirdiğinizde tam göğsünüzün sol yanında, en içeride bir sızı mı hissediyordunuz?

4 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin