Güzel bir rüyanın ortasında çalan telefonla gözlerimi aralamaya çalıştım fakat bu ilk defa çok zor gelmişti. Bu koku benim uykumu getiriyordu. İlk defa bu kadar çok uyumuştum. Uzun süre sonra ilk defa kabussuz bir gece geçirmiştim.
"Telefonu kapatsana." Uykulu sesimle kolları arasında olduğum Yiğit'e seslendim. O da uyuyordu ve durumu benden farksız gözüküyordu.
Telefonuna bakmak için eliyle koltuğu yokladı ve buldu. Kim olduğuna baktıktan sonra kapatıp telefonunu sessize aldıktan sonra tekrar yere bıraktı.
Küçük deri koltukta ikimiz sıkışıp uyumuştuk. Amacımız sadece bir kaç saat oturup kalkmaktı fakat onun kolları arasındayken kalkmak istememiştim. Belki de o da beni dinlendirmişti. Bütün yorgunluluğum sanki duman olup gitmişti çünkü.
Asansörün sesi geldiğinde gözlerimi açtım. Ben Yiğit'in yanında yatıyordum ve hala oteldeydik! Kim geliyordu peki şimdi? Kim gelirse gelsin bizi böyle görmemeliydi.
"Yiğit biri geliyor kalk."
"Gelsin..." uyuşuk haliyle beni takmadan devam etti uyumaya.
"Yiğit!"
"Hı?"
"Kalk hadi bak, böyle gözükemeyiz sen benim patronumsun."
"Hay patron olduğum güne..." koltuktan söylene söylene kalktığında bende çabucak kalkıp en son yatağa attığım telefonumu aldım ve arka cebime koydum. Ortalıkta kanıt bırakmamak iyi bir fikirdi bence.
Asansörden kat sesi geldiğinde hızla Yiğit'e döndüm. "Eyvah ya basıldık!" Yiğit halime gülerken kapıya doğru ilerlediğinde önüne geçtim. Bu şekilde olamazdı.
"Kapıyı açmazsın!"
"Ya Onurdur bir şey olmaz." Kapı tıktıklandığında Defne Hanımın sesi duyuldu.
"Yiğit bey önemli bir konu için rahatsız ediyorum müsait misiniz?"
"Al işte! Bizi böyle görüp ilişkimiz var sancak!"
"Yok mu?"
"Var mı?" Birbirimize bakıp kısa bir süre sustuk. Her uyuduğumuz insanla ilişkimiz olucak değildi ya? Olur muydu?
"Yiğit Bey orada mısınız acaba? Giriyorum bakın." Defne hanımın sesi bir kez daha duyulduğunda hızla yanımızdaki kapılardan birine girdim. Burası Yiğit'in giyinme odasıydı. İçerisi tahmin ettiğimden de büyüktü. Bir tarafta bir sürü ceket varken diğer tarafta sadece gömlekleri ve tişörtleri vardı. Alt raflarda ise sırayla dizili pantolonlar ve ayakkabılar.
"Efendim Defne Hanım." Sesleri çok net duyuluyordu.
"Ay Yiğit Bey sesleniyorum sesleniyorum cevap vermiyorsunuz. Bir şey oldu sandım." O Yiğit'e sarkıntılık mı yapıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİRZA
ChickLitÇocukluklarına dayanan bir aşk hikayesi Mirza ve Yiğit'inki. İkiside büyük şimdi belki ama hala çocuk. Mirza takıntıları ve korkuları olan bir çocuk iken, Yiğit büyümek zorunda bırakılmış bir çocuk mesela. Peki bir çocuk nasıl olur da takılıp düştü...