05/11/2003
Küçük not kağıdını annesinden gizlice buzdolabına yapıştırıp küçük hareketlerde ama hızlıca çantasını da alıp evden çıktı Mirza. Arkadaşı öldüğünden beri onu ziyarete gidememişti. Annesi ona daha küçük olduğunu ve tek gidemeyeceğini söylemişti fakat Mirza kendisine o kadar çok güveniyordu ki, bu arkadaşını görmesine engel olamadı. Binadan dışarı çıktığında derin bir soluk aldı ve saatini bir saate ayarladı. Alarm çalmadan eve dönecekti aynı notta söylediği gibi...
İlk önce uzun sokakta yürüdüğünde sola dönüp yürümesine devam etti. Yolu çok iyi biliyordu ve kayıp olması imkansızdı. Bu yüzden ailesine hala inanamıyordu. Yapamayacağını düşünüyorlardı fakat Mirza düşündüklerinden çok daha zeki bir çocuktu.
Mezarlığa geldiğinde arkadaşının mezar taşını gördü ve önüne oturup bağdaş kurdu. Çantasını çıkardı ve önüne yerleştirdikten sonra içinden o kitabı çıkardı. Bunu arkadaşı ölmeden önce ona okuyordu Mirza. Fakat arkadaşı burada yapayalnız kalırken kitabın devamını dinlemeye daha da ihtiyaç duyacağını düşündü. Ayracın olduğu yeri açtı.
"Kaldığımız yeri hatırladın mı? İstersen bir sayfa geriden de başlayabilirim." Tabi ki ses gelmemişti. Bir süre bekledikten sonra kaldığı sayfadan okumaya başlayacaktı ki arkasındaki gürültü ile oraya döndü. Arkadaşında yapılan gibi herkes simsiyah giyinmişti. Önlerindeki kadın ise haykırarak ağlıyordu. Biraz sonra ciğerleri bile sökülebilirdi.
Ayağa kalkıp kalabalığa daha yakından baktı ve herkesi incelemeye başladı. Yaklaşık altı tane siyah takım elbiseli adam ve dört çocuk vardı. Üçü erkekti, yan yana sırayla dizilmiş mezara bakıyorlardı. Diğer bebek ise ağlayan kadının arkasında duran kadının kucağındaydı.
Fakat dikkatini çeken bir şey oldu. Herkesin üzüntüsü gerçekti. Herkes ölen her kimse onun için üzüntü ve acı duyuyordu fakat adamlardan biri rol yapıyordu. Üzüntüsü gerçek değildi. Mirza bundan nefret etti. Adamın yüzünde gizli bir tiksintiden başka bir duygu yoktu. Burnu kasılmıştı ve dudakları hafifçe yukarı çıkmıştı. Üzülüyor gibiydi fakat üzülmüyordu. Çünkü üzülen insanlarda üst göz kapağı düşer, gözün odak noktası kayardı. Dudakların kenarı ise aşağıya sarkardı. Tıpkı diğerlerinde gördüğü gibi...
Mirza tekrar yerine yerleşiceği sırada Mirza'nın yaşıtlarında olan çocuk onu fark etti. Bir kız çocuğu mezarlıkta yanlız ne yapabilirdi ki?
Mirza kitabını açıp kaldığı yeri okumaya başladığında çocuk ailesine fark ettirmeden kızın yanına geldi.
"Kime okuyorsun onu?" Mirza sese döndü. Kendisinden bir kaç yaş büyük olan çocuk ona bakıyordu.
"Arkadaşıma okuyorum. Dinlemek ister misin?" Çocuk Mirza'nın yanına oturup karşısındaki mezara baktı ruhsuzca. Babası ölmüştü ve artık onsuz mutlu olamayacağını düşünüp duruyordu. Küçük bir çocuğa göre o da zeki bir çocuktu.
"Arkadaşın nasıl öldü?"
"Babam insanlar yaşlandıkça kalplerininde yavaşladığını söyledi. Muhtemelen çok yaşlı olduğu için öldü." Mirza'nın arkadaşı aslında yan dairesinde yaşayan bir adamdı. O da Mirza gibi mimiklerden ve insanların duygularından çok iyi anlıyordu. Aralarındaki tek fark yaşlı adam bunu yapmayı yaşantılardan öğrenmişti. Bu yüzden yanlız olan kız çocuğu ile kısa süreli bir arkadaşlık kurmuşlardı.
"Başka arkadaşın yok mu? Onlara okusana kitabını. Burada sana biri zarar verebilir."
"Kimse bana zarar veremez." Çocuk sustu. Bu sözü en son babasından duymuştu. Artık bu sözlere bir güveni kalmamıştı... "Hem baksana burada onun başka arkadaşı yok. Ya canı sıkılıyorsa?"
Çocuk tekrar sustu. Onunda tek arkadaşı babasıydı. Ailesi ona, tehlikeli olabileceğinden dışarı çıkmasına izin vermiyordu. Bu durum onu çok üzüyordu fakat ailesinin sözünden hiç çıkmamıştı.
"Peki.." dedi Mirza çocuğa yaklaşarak. "Ölen kişi senin neyindi?"
"Babam"
"Aa belki arkadaşımla baban arkadaş olurlar?" Çocuk duyduklarıyla beraber sinirle ayağa kalktı. Kızın elindeki kitabı alıp yere attı. Bu nasıl bir teklifti? Babası yeni ölmüştü! Bu kız niye bu kadar umursamaz ve şımarıktı? Ölümün ne olduğunu bilmiyor muydu yoksa?!
"Ne yaptım ben şimdi? Ne diye attın kitabımı? Ben daha bitirmemiştim onu!" Mirza'nın yüzünde üzüntü belirirken çocuk anlamayarak kıza baktı. Kendisinin sinirini atmak için atmıştı kitabı fakat şimdi kız daha fazla üzgün gibi gözüküyordu. Yiğit bundan hiç hoşlanmamıştı. Daha önce hiç bir kızla sohbeti olmamıştı ve şimdi ne yapması gerektiğini bilmiyordu.
Mirza ayağa kalkıp çocuğun haline baktı ve daha fazla kızmaya kıyamadı. Yeni babası ölmüştü ve bu yüzden sessiz kalmayı tercih etti.
O sırada yanlarına rol yapan adam geldi. "Yiğit ne oldu oğlum? İyi misin sen?" Mirza bu iki yüzlü adamdan korkarak geriledi. Adamda ne üzüntü duyguları vardı ne de pişmanlık. Bu nasıl bir adamdı böyle? Kim bilir neler yapmıştı ölen adama? Mirza bunları düşündükçe daha çok korktu adamdan ve geriledi.
"Hayır amca. Biz sadece konuşuyoruz." Amcası çocuğa gülümsedikten sonra Mirza'ya döndü. Adam bu yüzü kafasına kazırken, küçük kız sadece adama kızgınlıkla baktı.
"Tamam vedalaşıp yanımıza gel olur mu? Birazdan gideceğiz ve burada kalmak istemezsin." Adam gittiğinde Yiğit Mirzaya bir adım atıp yaklaştı. Ona bir özür borcu vardı. Babası bu yaptığını görse çok üzülürdü.
"Şey ben..." Mirza çocuğa yaklaşıp onun lafını kesti.
"Bu yalancı adamdan uzak dur olur mu? Ben daha önce bu kadar nefreti hiç bir arada görmemiştim." Çocuk şaşkınca ona bakarken kız saatine baktı. Eve gitmesi gerekiyordu artık. Evet notta bir saat gelmeyeceğini yazmıştı fakat annesinin yine de ona kızacağını biliyordu. Bu yüzden erken gitmesi onun yararına olurdu.Yere düşen kitabına bakıp onun için geri gelmeyi aklına kazıdı ve koşarak evin yolunu tuttu. Hızlı ve dikkatli adımlarla eve vardığında annesi tahmin ettiği gibi çok telaşlanmıştı. Mirza her zamanki gibi kendisini savunduğunda ise annesi ona tatlı yememe cezası vermişti. Akşam babası eve geldiğinde ise Mirza babasını ikna etmeyi başarmıştı ve kitabı için geri dönmüştü fakat kitap ortalıkta yoktu. Mirza kitabın yokluğuna ne kadar üzülse de arkadaşına söz verdi.
"O kitabı bulduğum gün, sana geri kalanı okuyacağım arkadaşım."
✨
Bölüm sonu...
Bir sonraki bölümde görüşmek üzre...
Hoşçakalın!03,10,2021
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİRZA
Romanzi rosa / ChickLitÇocukluklarına dayanan bir aşk hikayesi Mirza ve Yiğit'inki. İkiside büyük şimdi belki ama hala çocuk. Mirza takıntıları ve korkuları olan bir çocuk iken, Yiğit büyümek zorunda bırakılmış bir çocuk mesela. Peki bir çocuk nasıl olur da takılıp düştü...