Changbin'den
Koştuğumu hissediyorum ama nereye gittiğimi bilmiyorum. Sadece koşuyorum ve önümdeki sarı saçları daha da yakından incelemeyi amaçlıyorum. Çok sonra fark ediyorum ki amacım sarı tutamları incelemekten çok başka. Sadece sarılmak istiyorum. Hatta öyle istiyorum ki olur da yaklaşırsam tutabileyim diye ellerimi öne uzatmış durumdayım.
Bitmeyen bir kovalamaca içindeyiz. Benim bir adım atmama kalmadan uzaklaşıyorsun. Ellerim sana yaklaşamıyor bile. Tek olduğumuzu düşünsem de bu karanlık yerde tek başımıza değiliz. Ne kadar kişi var sayamıyorum ama kahkaha sesleri yankılanıyor. Birisi bana sesleniyor, omzuma vurup duruyor. Tüm sesler bana boğuk bir şekilde geliyor, ne dendiğini anlayamıyorum.
Tam yanıma dönecekken gülümsüyorsun, gamzelerin ortaya çıkıyor ve ikimiz de duruyoruz. Ben sana dalıp kalıyorum. Sen ise etraftakilere ayak uydurup gülüyorsun. Gözlerim, ellerini buluyor. Onları tutmak istiyorum ama işin garibi senin kim olduğunu bile bilmiyorum.
Bazı şeyler eksik hissettiriyor. Mesela gülümsemen ve gamzelerin dışında yüzün silik gözüküyor. Ellerin ise çok net. Üstündeki kıyafetlerin sadece renklerini seçebiliyorken sarı saçların belki de en çok gözüme çarpan kısım. Arkandaki kişiler de yavaş yavaş netleşiyor. İkisinin de siyah ve uzun saçları var ama yüzleri onların da net değil. Sadece bize bakıp güldüklerini düşünüyorum. Sen de onlara eşlik ediyor olmalısın.
Ben donup kalmış gibiyim. Yerimden kıpırdayamıyorum ama ben de gülümsüyorum. Gerçeklik algımı yitirmişim sanki. Tek istediğim ellerini bırakmamak. Ne zaman ellerini tuttuğumu bile hatırlamıyorum.
Kafamdaki şapkanın görüşümü kısıtladığını fark ettiğimde şapkayı çıkarmak için çok geç kalıyorum çünkü karanlık mekân daha da kararmaya başlıyor. Bu yüzden az buz gördüğüm yüzün de karanlığa karışıyor. Sonradan loş ortam birden tamamen karanlığa bürünüyor. Seni kaybediyorum. Nerede olduğunu bulamıyorum. "Jeongin!" diye sesleniyorum ve sesimin yankısı bana geri dönüp duruyor. Anlamadığım şey ise senin adını nereden biliyor olduğum. Dediğim gibi seni tanımıyorum bile ama neden adını seslenebilecek, sana dalıp gidebilecek kadar kendimi sana yakın hissediyorum?
Sarılmak istiyorum. Kafamda dönen tek düşünce bu iken sen çoktan karanlığı bile terk ediyorsun. Beni tek bırakıyorsun. Koşuşturmaca sona eriyor, ben seni yakalayamıyorum.
Sorun şu ki ben hâlâ yerimden kıpırdayamıyorum. Bir duygunun tesiri altında kalmış gibiyim. Orada olmasan bile sanki hâlâ karşımda duruyormuşsun gibi seni izliyorum. Sarı saçlarını okşamak istiyorum.
Gerçeklikten hayalime evrilen senin hayalin gerçekliğin gibi silikleşiyor, kayboluyor. Bulanık görüyorum her yeri ve bu bulanıklık midemi bulandırmaya yetiyor. Kendimi zorluyorum net görmek adına ama bu artık mümkün değil. Neden mümkün olmadığı ise bariz.
Kirlenmiş beyaz tavanla karşılaşmıştım. Gördüğüm rüyanın kesik kesik kısımlarını kafamda birleştirip anlamlandırmaya çalışıyordum ama bir parça kaybolmuş gibiydi. Önümde birinin olduğunu hatırlıyordum ama kim olduğunu hatırlamıyordum. Ellerinin tüm kıvrımları gözümün önüne gelirken yüzünü bir türlü anımsayamıyordum. Emin olduğum tek şey çok güzel olduğuydu. Gerçek olmadığına şaşamayacağım, gördüklerimin bir rüya olduğuna hemencecik inanabileceğim kadar güzeldi.
Ancak işte buradaydım. Yatağımda uzanıyor ve sadece rüyanın devamını görmek için tekrardan uyumaya çalışıyordum. Birilerine seni anlatmak için sabırsızlanıyorum ama bir yandan da seni sadece kendi rüyalarıma saklamak istiyorum. Gerçi seni görmeden kimse hayal bile edemez.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçmak (JeongBin)
Fanfiction[Tamamlanmıştır (×37)] Changbin, hayallerini ve rüyalarını Jeongin'le süslüyordu. yan shipler: chanmin, hyunlix, minsung İyi okumalar,