11=resim

97 15 61
                                    

Hyunjin'den

Jeongin'in gitmesinin ardından kalan üçümüz kütüphaneye girmiştik. Gardiyan sayımızı çok da umursamadan çıkacakken Seungmin, onu durdurup "Bir kişi eksik..." diye mırıldanırken listeye bakınmıştı. "Yang Jeongin... Yang Jeongin yok. Nerede?"

"Bilmiyorum." diye cevap verdi gardiyan. Seungmin iç çekerken adama çıkması için bir hareket yapmış ve bana dönmüştü.

"Sen biliyor musun Hyunjin?" diye sormasıyla "Tuvalete gitti." diye kısaca bir cevap verdim. Seungmin sinirle tekrar bir nefes içine çekerken "Bir dahakine arkadaşına söyle de tuvalete gitmeden önce haber versin." demişti.

"Benden size söylememi rica etti zaten." dememle beni boş vermiş ve rafların birinin önüne gelmişti. Kitaplarda göz gezdirirken aradığını bulmuş olacak ki bir tanesine uzanmış ve eline almıştı. Aldığı kitabı masaya bırakırken kendisi de masaya yerleşmiş ve kitabın ilk sayfasını açmıştı. Üstüne kısaca bir şeyler karalıyorken Seungmin'in el hareketlerinden anladığım kadarıyla şu sürekli ilgilendiği Chan'a bir şeyler yazdığını fark etmemle gülümsedim. Bıçağı nereden bulacağım belli olmuştu.

Jisung'a gözümle Seungmin'i işaret etmemle hemen Seungmin'e seslenmiş ve Seungmin de masadan kalkıp Jisung'un yanına gitmişti. Onun arkasını dönmesiyle kitabı hızlıca almış ve altımdaki minderin altına sıkıştırmıştım. Jisung ve Minho, Seungmin'e çene çalarken Seungmin bu hâllerine alışmış gibi onları dinliyordu. En sonunda başı ağrımış olacak ki "Bunları bana değil, Yongbok'unuza anlatın. Psikiyatrist olan o, lütfen." demişti.

Minho ve Jisung gülmeye başlarken Seungmin onları sessiz olmaları için uyarsa da ben çoktan kendimi kütüphaneden soyutlamıştım. Yongbok veya Felix, kesinlikle gördüğüm bana layık olabilecek tek kişiydi ve onu istiyordum. Onu da kendimle beraber tehlikeye atmak istiyordum. Narsist kişiliğimi onun varlığıyla avutmak istiyordum.

Ciddi ve kalın sesi kafamda yankılanırken kıkırdadım. Onunla aynı odada olmak bile eğlenmeme yetiyordu. İlaçlarımı vermeyişine sinirlensem de eski doktordan katbekat iyiydi ve güzeldi. Çilleri ve yorgun bakan gözleri bile bu güzelliğini bozmuyordu. Onu öpmek istiyordum. Beni karşılıksız bırakamazdı. Beni nasıl olur da geri çevirmeyi düşünebilirdi ki zaten? Birkaç saatin ardından görüşecektik, şimdilik kitaba odaklanabilirdim.

.

Uzun günün ardından gece seansı adına uykulu bir şekilde Felix'in odasına götürülüyordum. Uzun uzun esnerken sonunda varmamızla ben içeri girip kapıyı kapatmıştım. Gözlerimi odada gezdirip Felix'i genelde bulduğum sandalyesi yerine koltukta oturuyor olduğunu görünce yanına ilerledim. Hiçbir çekince duymadan kapanan gözlerime aldırmadan Felix'in rahatça oturduğu koltukta kucağında oturdum.

Onun bedeninin kasıldığını hissederken gülümsemiş ve daha da gerilmesi adına bilerek yapmıyormuşçasına ellerimi yavaş yavaş vücudunda gezdirip boynunda birleştirdim. Kafamı da ellerimin birinin üstüne yaslarken kulağına dudaklarımı sürtmüş ve kısık bir sesle "Bugünlük seans yapmasak Yongbok-ah?" diye sormuştum. Olduğu yerde kıpırdanmasıyla sahte olmasını amaçlarken gerçekten ağzımdan kaçan inlemeyle bozuntuya vermedim.

Felix'in kendini sakinleştirmeye çalışması hoşuma giderken kafamı boynundan kaldırmış ve bayık bakışlarımı onun gözlerine çevirirken elimi çenesine yerleştirmiştim. Bir kedinin çenesini sever gibi çenesini okşayıp gülümsemiş ve sonra yanaklarını sıkıştırarak yüzünü kendime doğru çekmiştim.

"Bir şey yapmayacaksan öpüyorum Yongbok-ah?" derken zaten çoktan dudaklarımız birbirine değdiği için soruma cevap verip vermemesini umursamadan dudaklarını öptüm. Beklediğim gibi o da bana karşılık verirken birkaç saniyenin ardından geri çekilmiş ve "Her hastanı böyle iyileştirmiyorsun, değil mi?" diye sormamla gözlerini aralamış ve bakışlarımız tekrar birleşmişti.

Kaçmak (JeongBin)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin