Jeongin'den
Felix'in odasındaydım yine ve seansın bitmesini hiç bu kadar çok istediğimi hatırlamıyordum çünkü sanki Felix, bana değil de ben, ona seans yapıyormuşum gibiydi. Sessizlik içindeydi ve gözü sürekli saatteydi. Ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum. Bu yüzden geçen on dakikanın ardından sürdürdüğümüz seans tiyatrosunu bitirmek için ayaklandım ve ellerimi hırkamın ceplerine yerleştirdim.
"Felix." diye seslenmemle daldığı yerden tekrar bana bakmıştı. Bu döngüyü yaklaşık otuz kere tekrarlamıştık ve artık sıkmıştı. İç çektiğim sırada Felix, kafasını kaşımış ve "Nerede kalmıştık?" diye sormuştu.
"İlaçlarımı verecektin ve ben de gidecektim Felix."
"İlaç mı?" diye sormasıyla kafamı yana eğerek sorgularcasına ona baktım. Kaşlarım alayla havaya kalkarken "Elbette, ilaç." diye cevapladım onu. "Sonuçta başka ne için buradayız her gün?" diye sorduğum sırada Felix, yeni görmüş gibi etrafa göz gezdiriyordu.
"Hyunjin nerede?" diye sormasıyla kaşlarımı çattım. Felix, bugün aşırı saçma davranıyordu ve ben, onunla uğraşmak yerine Changbin'le uğraşmayı tercih ederdim. Bu yüzden de ilaçları boş vererek kapıya adımlamıştım.
Kapıdan çıkmadan önce ise gardiyanın ne zaman gelip gelmeyeceğini önemsemiyorken "Odada." dedim Felix'e dönerken. "Hyunjin, odada ve bugün çıkacak." dedikten sonra odadan dışarı çıkıp kapıyı kapatmıştım.
Kendi kendime yapmış olsam da seansın bitmesinin sevinci ve yanımda bir gardiyanın olmayışıyla Changbin'in nöbet tuttuğu yere ilerledim. Oyun odasında olduğunu bildiğim kaslı bedeni gözümün önüne gelirken yüzümdeki gülümseme genişlemişti. Odadaki görevlinin arkasını döndüğünü, kapıdaki küçük camdan gördüğüm anda içeri sessizce girdim. Chnagbin, beni görünce şaşkınca bakmış ve hemen çıkmamı işaret etmişti ama ben onu umursamadan yerde bir yere kurulmuştum.
Görevli, birileri ile ilgilenirken Changbin'le baş başa kalmak için satranç oynayan ikilinin tahtasındaki kalelerden birini almıştım. Sonrasında vermem için bağırmaya başlayan suçlulara, görevlinin dikkati buraya yönelene kadar bir şey söylemesem de görevlinin bakmasıyla elimdeki taşı birine fırlatmış ve üstüne atlayacakmışım gibi ayaklanmıştım ki Changbin, oyunumu anlamış olsa gerek belimden beni yakaladığı sırada kollarımı da tutmuştu. Ben de normalde olsa göstereceğim performansın düşük versiyonunu göstererek olduğum yerde kurtulmak için çırpınıyormuş gibi yapıyordum.
"Ben, dışarıda ilgileneyim. Düzen bozulmasın." diyerek oyun odasından ikimizi de çıkarmıştı. Koridorda biri görür de dikkat çekeriz diye ellerime kelepçe taktıktan sonra beraber koridorlarda ilerlemeye başlamıştık.
"Beni gördüğüne sevinmedin mi Changbin?"
"Sevindim ama şu an konuşmanın sırası değil." diyerek önüne hızlıca döndüğünde ben de onun baktığı yere bakmıştım. Gelen kişilerin hiçbirini tanımasam da yetkili birileri oldukları belliydi. Bu yüzden boş verip uslu bir mahkûm olmaya karar verdim.
Onların yanımızdan geçip gitmesinin ardından Changbin, kulağıma eğilmiş ve "Benim odama gidelim, sana bir şey aldım." demişti. Onu onaylarken benim de aklımdan ona bir şeyler almak geçiyordu ama burada verebileceğim maksimum şey bir kase pilavdı. Buradan çıkacağımız zamana kadar beklemesi gerekecekti.
Onun odasına gelmemizle içeri girmiştik. Ben yatağa kendimi atarken Changbin bir şeylerle uğraştığını belli edercesine ses çıkmasına sebep oluyordu. Sonunda ses kesildiğinde ben, gözlerimi kapatmış ve uyumak üzereydim ki üstümde hissettiğim ağırlıkla gözlerimi açmama kalmadan Changbin, dudaklarımı esir alıvermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçmak (JeongBin)
Fanfiction[Tamamlanmıştır (×37)] Changbin, hayallerini ve rüyalarını Jeongin'le süslüyordu. yan shipler: chanmin, hyunlix, minsung İyi okumalar,