Chan'dan
Changbin, her ne olduysa benim üzerimden bir bıçak çıktığını söylemeyi unutmuştu sanırım çünkü çoktan beni tekrar aynı odaya götürmüş olurlardı ancak şu an huzurlu bir şekilde Seungmin'in yanına gidiyordum. Bahçeye çıkma saati olsa da ben çıkmak istemediğimden kütüphaneye gitmek istemiştim. Bir gardiyan da bana eşlik etmek zorunda kaldığı için söylene söylene benimle kütüphaneye kadar gelmişti.
İçeri girmemizle Seungmin bana bakmış ve kaşları çatılırken gardiyana, kendisinin halledebileceğini ve onun gidebileceğini söylemişti. Gardiyanın çıkarken kapıyı kapatmasıyla kütüphanede genelde olduğu gibi ikimiz kalmıştık. Seungmin yüzümden bakışlarını kaçırmış ve önündeki kitabı yanına oturacağımı bilerek masanın diğer tarafına ittirmişti.
Ben heyecanla yanına ilişirken sarılmak için bir hamlede bulunmuştum ki beni durdurmuştu. Neden yaptığını anlamazken olduğum yerde durmuştum. "Ne oldu Seungmin?" diye sorduğumda kızgın bakışları beni bulmuş ve kitabı işaret etmişti.
"Kitap için kendini niye tehlikeye atıyorsun? İstesen aynı kitabı alabilirdim. Sana denilen şeyleri benim için bile olsa yapma."
"Ama Seungmin... Hem sen anlamışsın, akıllı köpüş." diyerek saçlarını okşadığımda elime vurmuştu. Suratımı asarak elimi tutmuş ve önüme dönmüştüm.
"Tabii ki anladım. Changbin bana gelip neden bu senin yazın mı diyerek sana daha vermediğim bir kitabın üstündeki notu göstersin? Belli ki bir şey olmuştu. O yüzden ben de bana ait olmadığını söyledim."
"Yalan söyledin yani?"
"Evet ama beyaz yalan sonuçta." dedi omuz silkerken. Kitabı işaret edip "Peki kitabı nasıl aldın?" diye sordum.
"Changbin bu aralar çok dalgın, fark etmişsindir."
"Evet, öyle. Bıçağı bile almayı unuttu ve gitti."
"İşte. Bana da kitabı gösterdikten sonra almayı unutup gitti."
"Neden bu kadar dalgın ki?" diye sormamla güldü.
"Sen gibi o da işte."
"Nasıl yani?"
"Sen bana nasıl aşıksan o da Jeongin'e aşık olmuş. Sen bana bakarken ne yapsam gözün görmüyor, kulağın duymuyor. Changbin de aynı. Jeongin'den başkasını dinlemiyor ama Jeongin bir şey söylemeyegörsün hemen dibinde bitiyor. O dibinde bitmese Jeongin bir şekilde onunla karşılaşıyor. Changbin, Jeongin'i rüyasında görmüş aslında. Oradan çok hoşlandığını çıkarmış ama Jeongin'in, Jeongin olduğunu algılayamıyor. Beyni kapandı resmen. Anlarsa ne olur onu da bilmiyorum. Oralar artık Felix'in işi, bizi bağlayan bir şey yok."
"Sen de bana aşık değil misin?" diye sormamla bana bakmış ve "O kadar konuştum ve sen sadece oraya kadar mı dinledin?" diye sormuştu. Kafamla onu onaylarken "Ne?" dedim. "Ben sana aşıkmışım da sen hiç değilmişsin gibi konuştun."
"Senden nefret ediyorum Chan, bunu zaten bilmiyor musun?" demesiyle güldüm.
"Ben de seni seviyorum Seungmin."
"Hem öyle olmasa neden senin için yalan söyleyeyim ki? Yazı benim der geçerdim, olay sana patlardı."
"Doğru ama... Ben düşünemedim işte. Barışalım." diyerek dudaklarımı öne uzattığımda iç çekmiş ve gözlerini devirse de bir elini yanağıma koyarak dudaklarımızı birleştirmişti. Ben de elimi yanağına koyarken kafamı hafifçe eğmiştim. Sonra Seungmin birden geri çekilmişti ki çok geçmeden de kapı açılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçmak (JeongBin)
Fanfiction[Tamamlanmıştır (×37)] Changbin, hayallerini ve rüyalarını Jeongin'le süslüyordu. yan shipler: chanmin, hyunlix, minsung İyi okumalar,