Felix'ten
Önümdeki Jeongin'e ait notların olduğu defteri inceliyordum. Hyunjin'de olduğu gibi Jeongin'de de narsistlik olduğunu düşünüyordum ama buna daha baskın bir tanısı vardı: sosyopatlık. Belki de psikopatlık. Hâlâ emin değildim. İkisinin semptomlarını da göstermeyi nasıl başardığını anlamıyordum.
Büyük bir dilemmanın içindeydim. Changbin ve Jeongin'in yakınlaşması gözlem yapmama daha iyi olanak sağlayabilirdi ama Changbin'i de zor bir duruma düşürmek istemiyordum. Belki de Jeongin hakkındaki bilgileri ona vermemekle hata yapmıştım.
Gerginlikle elimdeki kalemi dişlerken oturduğum koltuktan kalkmış ve düşünmek adına volta atmaya başlamıştım. Jeongin konusunu şimdilik rafa kaldırmalıydım. Hyunjin'de de suçlularda sık rastlanan tanılar olsa da bazı şeyler onu ilginç kılıyordu ama bunların ne olduğunu kestiremiyordum.
Hyunjin, narsistlik yapmakta haklıydı benim için. O gerçekten bir sanatçının elinden çıkmış bir sanat eseri gibi birisi. Sadece davranışlarını kontrol etmeyi öğrenmesi lazım. Ona neyin iyi geleceğini bilmiyorum. Ona iki haftadır ilaçlarını vermedim. Sinirden kafayı yemiş olmalıydı. Zaten bu tezimi doğrulayacak şekilde kapı şiddetle açılmış ve Hyunjin ile onu tutmaya çalışan gardiyanın içeri girmesi bir olmuştu.
İti an çomağı hazırla mı demeliydim?
Hyunjin, odaya girdiği sırada odanın diğer tarafında kaldığım için gözleriyle etrafı taramış ve beni görmesiyle üstüme gelmişti. Gardiyanın onu tutmak adına arkasından geldiğini görünce ona gözlerimle kapıyı işaret edip gitmesini söylemiştim. Hyunjin de zaten dibime girdiği gibi durmuştu. Gözlerindeki öfke uysallığa evrilirken tam olarak anlamlandıramadığım bir duygu karmaşasıyla bana bakıyordu ama ona bir şey demeden önce gardiyanın çıkmasını bekledim.
Gardiyan odadan çıktığı gibi "Ne oldu Hyunjin?" diye sormamla buraya gelme sebebini yeniden hatırlamış gibi gözleri öfkeyle parladı tekrar. "İlaçlarımı ver bana Doktor." demesiyle sinirinin ve duygu karmaşasının nedenini anlarken ellerimi omuzlarına koydum.
"Onları sana vermeyeceğimi söylemiştim."
"İki hafta oldu ama!"
"Biliyorum Hyunjin-ah. Zamanı takip ediyorum."
"O zaman ver şu siktiğimin ilaçlarını." diye fısıldadı omuzlarında duran ellerimi itip yakamı tutarken.
"Geri çekil Hyunjin." dedim sesim beklediğimden kalın çıkarken.
Hyunjin bir süre yüzüme bakmaya devam etti. Sonrasında yakamdan düşürdüğü elleri boynuma dolandı. Kafasını omzuma koyunca ani duygu değişimlerini boş vererek ben de ellerimi beline doladım. Sessizce dikildik ikimiz de.
"Yıldızların çok güzel." dedikten sonra hiç konuşmadı.
Ben yavaş yavaş sırtını okşayıp sakinleşmesini beklerken bir anda tüm sessizliği yarıp geçen hıçkırıkla Hyunjin'in çoktandır ağladığını anladım. Boynumdaki tutusu sıkılaşıp dibime daha çok sokulmasıyla Hyunjin'i kucağıma alıp koltuğa ilerledim.
Oturmamla boynumdaki elleri gevşemiş ve geriye çekilmişti. "Doktor, duygularım karışıyor." demesiyle onun koltukta oturmasını sağlayıp ona doğru döndüm.
"Farkındayım. Şimdi sakinsin değil mi?" diye sormamla beni onayladı. Ayağa kalkıp uygun olduğunu düşündüğüm ilaçlardan ona uzattım ve küçük su paketlerinden birini ona verdim. Hyunjin ilacı içtiği gibi ayaklanmış ve çıkmadan hemen önce "Ben ağlamadım ve hasta falan değilim. Sadece ilaçların tadı güzel. O yüzden içiyorum." dedi. Sonra da odadan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçmak (JeongBin)
Fiksi Penggemar[Tamamlanmıştır (×37)] Changbin, hayallerini ve rüyalarını Jeongin'le süslüyordu. yan shipler: chanmin, hyunlix, minsung İyi okumalar,