10 - Tanışma

30 4 13
                                    

Kahvaltıyı etmiştik ve ben salondaki koltukta oturuyordum. Annem kahvaltıda Gediz üzerine bir şey sormamış, havadan sudan konuşup neşe saçmıştı. Baran odasına işim var diyerek gitmişti. Aklıma durmadan Gedizin gelmesine katlanamıyordum. Çünkü beni çok üzüyordu bu düşünceler, ağlamayacağım diye direttiğimde gözlerimden istemsizce gözyaşı akıyordu ve ne yapacağımı bilmiyordum.

"Güzel kızım burda mısın?" Diye sordu Annem kapıdan içeriye girerken. "Evet." Dedim gülümsemeye çalıştım. Annem yanıma geldi ve koltuğa oturdu. "Anlatmak ister misin? Madem iki yıldır benim kızımın kalbini çalmış bunun nasıl gerçekleştiğini bilmek benim de hakkım değil mi?" Dedi şakayla karışık. Gülemiyordum zorlamayın işte.

"Tabiki annecim..." Dedim. Ama nerden başlayacağımı bilmiyordum.
"Hani biz dokuzuncu sınıfın başında, ormanda kampa gitmiştik..." Diye başladım anlatmaya.

İki yıl önce.

Otobüs çok sesiydi. Şehirler arası yolculukta bu kadar ses yapılır mıydı? Ne ara kaynaşmıştı ki bunlar, bende anca kitap okuyaydım. Neyse ki yanımda bu deli kız vardı. Evet, Nevin. Bir hafta önce o minik kazada tanıştığım arkadaşım. Nasıl üst bir sınıfa kafa tuttu hala bunu düşünüyordum.

Üç günlük bir kamp gezisi olacaktı. Bütün dokuzlar geliyordu. Baran olucak ikizim diğer otobüsteydi, niye beni yalnız bırakıyordu ki?

Yoldan dışarıyı izliyordum, Nevin ise kulaklığıyla müzik dinleyip arada mırıldanarak bu dünyadan kopmuştu. Sık ağaçların bulunduğu yolda uzun süredir ilerliyorduk bazı virajlarda korkmuyor değildim ama tabiki belli etmiyordum. Nevin'i burda kaza yapmayız deme diye dürtmelerimi saymazsak tabi.

Araba büyük bi alanda durduğunda sınıf öğretmenimiz Erhan hoca ayağa kalktı. "Evet çocuklar, şimdi arabayı birbirinizi itmeden kavga çıkarmadan güzelce boşaltıyorsunuz. Size çadır kuracağınız alanı göstereceğim beni bekleyin." Diyerek arabadan inenleri izlemeye başladı.

Erhan hoca diğer hocalara benzemiyordu. Ayrı bir havası vardı sanki öğrencilerin üzerinde, kötü manada değil sadece bazen anlayamıyordum onu. İnme sırası bana gelmişti. Üst bölmeden eşyalarımı almam gerekiyordu ama boyum yetmiyordu, oysa ki uzun bir insandım ama arabanın tavanları yüksekti.

Ön koltukta oturan adını daha öğrenemediğim sınıf arkadaşım da ayaktaydı. Benim çırpınışlarımı görmüş olucak ki, "Yardım etmemi ister misin?" Diye sordu. Kot mavi bir pantolon ve onun üstüne pantolonu ile aynı kumaş ceketle beyaz bir tişört gitmişti. Ben sabahın altısında yola çıkacağımız ve bu yüzden de beşte kalktığım için eşofman sweatshirt gitmiştim. Ne kadar pasbal kaldığımı şimdi farkediyordum.

"Edebilirsin. Yani çok çok isterim, yani evet edebilirsin." Gereksiz uzatmıştım ama bu çocukta benim devreleri bozan bir şey vardı. Kumral saçlarını özenle taramıştı, ela gözleri ne kadar da hoştu.

Sırt çantamı bana uzatan çocuğa hayran hayran baktığımı farkedince kendimi toparladım. Gülümseyerek, "Teşekkür ederim. Adını sormayı unuttum biraz utangaç biriyim, istersen ismini söyler misin?" Dedim heyecanla,biraz fazla değil miydi bu heyecan. Ya ne oluyordu be? Allah Allah...

"Gediz ismim. Tabi olabilir öyle ben de çok sosyal bir insan değilim. Hatta çoğu zaman benimde utandığım olur. Neyse yeni bir ortama girdik elbet alışırız, zaten bundan yapılmadı mı bu gezi." Dedi açıklayarak. Dile getiremediklerimin hepsini söylemişti. Ne, ismi Gediz miydi?

"Memnun oldum Gediz, bende Berrak." Dedim gülümseyerek. "Memnun oldum Berrak..." Dedi ve boşalmış arabaya baktı. "Dışarıya çıkmayı düşünüyor musun?" Diye sordu şakayla gülerek. Bu insanlar ne ara inmişti, zaman ne ara bu kadar hızlı geçer olmuştu?

Duru AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin