Ortalığı deli gibi karıştırıp terastan çıktığında o akşam ailesinin gözüne gözükmemek için gizlice rezervasyon yaptığı otele gitti. Zira bu gece ev deli dehşet sinirli olacağı için gözlerine gözükmeyecek bu aşırı iyi hissettiği keyfi bozmayacaktı.
Yaptığı için belki daha sonra azar yiyebilirdi ancak o akşam asla buna müsaade etmeyecekti. Bunu düşünerek gittiği otelinde keyifle duş alıp rahatlamış bir şekilde lobi kısmındaki bara inmeye karar verdi.
Bu sefer tek de olsa bu anı tabiki de kutlamadan duramazdı. Mingyu olsaydı daha eğlenirdi orası ayrı tabi. Islık çala çala keyifli bir şekilde çıktığı odasından en aşağıya indiğinde lobide girerken konuştuğu danışmana bile gülümsedi. Amacı bir gülümseme ile geçecekti ancak danışma bir anda konuşmaya bekledi.
"Vernon bey sizin ile görüşmek için bekleme salonunda bekliyor."
Seungkwan bir anda durdu.
"Ne?"
Danışmadaki güler yüzlü kadın biraz ilerideki bekleme localarını gösterdi.
"Sizi sağda en sondaki locada bekliyor."
Özel konuşmak için bölünen bekleme salonlunun locaları arasında danışmanın dediği yere girdiğinde Vernon gerçekten de onu bekliyordu. Kapıyı kapatıp ona baktı.
"Burada olduğumu nereden biliyorsun?"
Şu an otelde olduğunu bir tek bilen Chan idi ve o da babasına bile söylemeyecek biriyken onun öğrenmesi imkânsızdı. Vernon oturduğu koltuktan kalkıp başına dikildi.
"Tahmin etmesi zor bir insan değilsin Boo."
Bir saat önce nişanı bozulan kendisi değilmiş gibi yüzünde sakin bir ifade vardı. Seungkwan kollarını göğsünde birleştirip savunma pozisyonu aldı.
"Ne istiyorsun?"
Azar çekmeye, ona bağırıp çağırmaya geldiğine o kadar emindi ki Vernon sıkıntılı bir nefes verip kendisine yaklaştığında şaşkınlıkla birkaç adım geriye attı.
"Beni o kadar zora sokuyorsun ki."
Üzerine doğru gelen Vernon'dan kaçamayan Kwan locanın duvarına yaslandığında onu durdurmak için kollarını aceleyle açıp göğsüne yerleştirdi. Panikledi.
"Ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum."
Vernon her iki elini de iki yanına yerleştirip onu bir kafes gibi sıkıştırmıştı. Seungkwan sanki son konuşmalarında ona sesini kesmesi için bağıran kendisi değilmiş gibi yaklaşan herifi anlamaya çalışıyordu.
"Ben sadece..."
Bir anda onun alnını omzunda hissettiğinde dumura uğramıştı.
"Seni özledim."
Kendi omzunda yatan Vernon'un sözlerine inanamayarak öylece kaldı. Elleri gücü bitmiş gibi aşağıya düştüğünde yıllardır duymayı beklediği cümlenin varlığıyla içi titredi. Karşı koyması gittiğini fark eden Vernon ise başını omzundan ayırmayıp kolları üzerinden sıkıca sarıldı ona. Seungkwan'ı bir ahtapot gibi sarmıştı.
Neye uğradığını şaşıran Seungkwan tüm gardının düşmesi yetmezmiş gibi titreyen dudaklarına da engel olamadı. Bunu o kadar beklemiyordu ki idrak etmek için birkaç saniye öylece durup beklemesi gerekti. Ne Vernon ne de sözleri kaybolmadığında ise gerçeğe döndü.
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun?"
Ondan güç de olsa ayrılmayı başardığında aslında Vernon itmesine karşılık vermiyor, onu engellemiyordu. Seungkwan üzüntüden büzülen yüzüyle ona baktı.