onuncu bölüm, büyüdü yeşerdi ve çiçek açtı

247 47 36
                                    

Seungkwan gördüğü rüyanın ardından kendi odası içerisinde uyandığında bir süre olanları idrak edemedi. Gördüğü her şeyin rüya olduğunu ve dün gece taksinin kapısının önüne kadar geldiğini fark edemeyecek kadar karma karışık bir rüya görmüştü. Hâlbuki o kadar emindi ki onu gördüğüne, ona sarıldığına.

Bu rüya o kadar dağılmasına sebep oldu ki birkaç gün kafasının bulutlu gezmesine bile sebep oldu. Geldiğinin haftasını doldurduğunda aylak aylak dolanmasından dolayı ona sürekli kariyer hakkında nutuk çekmeleri üzerine Seungkwan Chan'ın üniversitesinde gerçekleştiremediği olayı burada devam ettirmeye karar verdi.

Daha doğrusunu bunu yapacağını söyleyip ailesini susturmayı başarmıştı. Zira olanlar yüzünden yeterince her şeye karışır olmuşlardı ancak bunun Seungkwan'a işlemediğini anlamıyorlardı. Seungkwan ailesinden herkese güvenini yedi sene önce kaybetmişti. Şimdi onlara dayanarak bir şey yapmayı asla düşünmezdi.

Hayatının her zerresinde yaşayacağını kabullendiği özlemiyle o bulutlu algısı içerisinde gerçekten zorlu birkaç gün geçirdi. Nihayetinde o bulutlu günlerde sonra açık gökyüzünü görmek ister gibi diğerleriyle buluştuğunda sürekli gittikleri bir kafede dalgın dalgın kahvesini yudumluyordu.

Biraz ileride kafenin duvarına asılmış saksının içerisindeki mor çiçekler gözüne bir yerden tanıdık geliyordu ancak nerede gördüğünü hatırlamıyordu. İşte o kadar bulutluydu kafası. Kahvesinin pipetini kemirirken bir yandan gözlerini dikmiş çiçeğe kızgınmış gibi bakıyordu.

"Gözlerinle neyi dövdüğünü öğrenebilir miyim?"

Mingyu onun baktığı yöne dönüp baktığında Jihoon da bakmıştı.

"Çiçekler bakışların yüzünden solacak."

Seungkwan onunla uğraşan uzun boylu arkadaşına çevirdi sinirli bakışlarını. Jihoon ise konuya apayrı yaklaştı.

"Çok güzel açelyalarmış."

Seungkwan o an nerede hatırladığını fark etti. Bu farkındalık ile kemirdiği kahveyi yavaşça masaya bıraktı. Vernon ile görüştükleri bahçedeki çiçeklerin farklı rengiydi bu.

"Bu o çiçekler."

Tamamen düşünerek söylediği şeyi ikisi de umursamadı. Aksine Jihoon genel kültürünü konuşturma derdindeydi.

"Açelyanın anlamını biliyorsun değil mi?"

Seungkwan tabiki de açelyanın anlamını bilmiyordu. Evet, belli başlı çiçeklerin anlamlarını bilirdi ancak açelya bunlardan biri değildi.

"Âşık olduğun kişiyi çok özlediğinde ve kavuşamadığında hissettiğin acıyı temsil eder."

Gücenmiş biri gibi dudak büzdü. Anlamıyla birlikte artık bunun durumu daha dramatik kılması kaçınılmazdı. Vernon'un kendisini özlediği gerçeği ne inanmak istediği ne de inanmaktan vazgeçebildiği bir ayrıntıydı.

"Sana olan özlemimden acılarım büyüdü, yeşerdi ve çiçek açtı."

Bir anda üçünün arasına karışan dördüncü ses ile herkes, en çok da Seungkwan şaşırdı. Hepsi çiçeğe gözlerini diktiği yerin tam tersinde arkalarını döndüğünde Vernon görmek hiçbirinin beklentisinde yoktu. Seungkwan ona baktığı anda kaşlarını çattı. Hayır, bu bir rüyaydı.

Aynı şeyleri yaşadığından o kadar emindi ki tekrar kendi yatağından uyanacağını bilerek yerinden bile kıpırdamadı. Kendi donukluğunun aksinde olan Kim Mingyu ise olaya tamamen öfkesiyle yaklaşıp bağırdığında ancak ayıldı.

lean on me | verkwanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin