Bir

196 16 3
                                    

"Böyle konuşmalar yapmayı çok beceremem ama siz istediğiniz için bunu yapmaya çalışacağım. Ben bugün 25. yaşıma gireceğim. Buradakiler muhtemelen beni televizyondan, yarışlarımdan tanıyacaktır. Çünkü liseden kimseyle konuşmuyorum. Herkes hayal kur der ama uçuk hayaller kurduğunuzda sizi küçük görür aşağılamaya çalışır. Burada beni örnek alan var mı bilmiyorum ama ben hayalimi gerçekleştirdim. Lise hayatım boyunca diş teli olan bıyıklarıyla dalga geçilen dışlanan kızken şimdi arama motorlarında ismi durmadan yazılan biri oluverdim. Aslında kendimi tek kelimeyle ifade etmek gerekirse ben Mavi ispinoz. Bu isimi almaya karar verdiğimde annem bana 'neden mavi ispinoz' demişti. İşin aslı sadece yanaklarındaki kırmızı tüyleri sevmiştim. Güzel ötüyor diye eklemiştim. Neyse çok uzattım biliyorum. Hepinize doğum günüme geldiğiniz için teşekkür ederim"

Sonunda mikrofonu bırakabilmiştim. Doğum günüme gelen herkesi kaçırmadığıma sevinmiştim. Aslında benim için mi yoksa ünüm için mi geldiklerini merakta etmiyor değildim. Lise hayatım boyunca aşık olduğum çocuk bile bu hayata atıldığımda benim ne kadar güzel olduğumu farkettiğini söylemişti. İşin komik yanı sadece kaşlarım alınıp diş tellerim çıkmıştı. Her neyse şuanda mutluydum. En azından bana göre. Büyükannem beni yanına çağırıyordu. Hemen yanına gittim. Sarılıp saçlarımı okşadı.

Büyükannem-"Koca kız oldun ha! Yaşlandım desene."

Kocaman bir kahkaha patlatmıştım dediğine.

"Hayır büyükanne sen hiç yaşlanmadın hala 25 yaşındasın" diyip göz kırptım. O sırada gelen yaş günü pastama doğru yürümeye başladım. Üzerindeki 25 mumu görünce zamanın ne kadar hızlı aktığının farkına vardım. Büyük annem yanıma gelip koluma girdi. Kulağıma eğildi.

Büyükannem-"En çok istediğin şeyi dilemeyi unutma, 25. yaş günleri özeldir ne dilersen gerçek olur"

Gülümseyip onayladım dediğini. Aslında bunu her doğum günümde söylerdi."x yaş günleri özeldir ne dilersen gerçek olur" derdi. Yıllarca hep boşanan annem ve babamın barışmasını dilemiştim ve tüm hakkımı boşa kullanmıştım. Barışsalarda tekrar tekrar ayrılmışlardı. Artık kendim için birşey dilemek hiçte fena olmazdı.

"Beni koşulsuz şartsız sevebilecek birinin çıkmasını istiyorum karşıma"

Mumları üfledim. Tüm ısrarlara rağmen dileğimi kimseye söylememiştim. Zaten bundan başka ne dileyebilirdim ki. 3 evim 8 tane de son model arabam vardı. Gerçi bir tanesi ilk yarışıma katılabilmek için taksitle aldığım normal bir arabaydı. Doğum günümün hızlı akışına uyum sağlayıp odama çekilmeyi sonunda başarmıştım. Yüzümdeki makyajı silerken yani silmeye çalışırken kafamda planlar yapmaya başladım. Bu planları yaparken hala makyaj silmeyi beceremediğim geldi aklıma. Yatağıma yatıp gözlerimi kapattım. Gamsız olduğumdan mıdır bilmem yatakta döne döne uyuyamama huyum yoktu. Anlık uykuya dalardım.

***

Büyük annemin kulak tırmalayan sesiyle uyandım.

Büyükannem-"Jessica! Yoksa uyuşturucu mu kullandın?"

Yüzüne noldu ya dermişcesine bakarken ağzımdan akan seli sildim. Biri bu halimi görse rezil olabilirdim.

"Ne oldu ne uyuşturucusu?"

Büyükannem-"Gözlerinin haline bak! Yoksa..."

Sanki her an sen kaçakcı mısın diyecek gibi bakmaya başladı.Yerimden doğrulup dolabımın üzerindeki aynaya bakmaya başladım. Gene gözkalemimi iyi silemediğim için esrar içmiş gibi görünüyordum. Büyük anneme gülümsedim.

"Göz kalami" Kalami mi demiştim. Uykudan uyandığımda hep konuşma bozukluğu yaşardım. Kalpli pijamalarımla banyoya yarı uyur vaziyette gittim. Sanki bugün yola çıkmayacak gibi rahat davranıyordum. Lavaboda bulduğum saç tokasıyla saçlarımı toplayıp dışarı çıktım. Kapının önüne geldiğimde biricik ve en sevdiğim parmağım olan ayağımın cik parmağını büyükannemin bavuluna çarpmıştım. Ufak bir çığlık atarken hayatımın bittiğini dahi düşünebilirdim. Evlat acısından beter birşeydi. O parmağım en değerlisiydi. Ufacıktı...

Büyükannem ölümcül bakışlar atarken 'noluyo ya' diye boş boş bakmaya devam ettim.

Büyükannem-"Uçağım 2 saat sonra kalkıyor hadi git karnını doyur sonrada beni havaalanına bırak."

"Taksiyle git, bende yola çıkacağım biliyosun arabayla gelme kararı aldım"

Birden kendi kendine fısıltı halinde konuşmaya başladı. Bu kadın niye hep böyle yapıyordu anlayamıyordum.

Büyükannem-"İyi be ben kendim giderim ne halin varsa gör" Arkasını döndü. Sanki birşey unutmuşcasına geriye döndü.

Büyükannem-"Bavulları sen taşı bari"

Bense kendine dikkat et aman kaza yapma demesini bekliyordum. Off diye tüm nefesimi dışarıya vurarak bavulları kapıya çıkardım. Büyük annemi dinlemeden içeri geçtim. Dolabımı açıp siyah bir tşört üzerine kot gömlek giydim. Son kez el çantamın içindekileri kontrol edip ayağıma nike ayakkabılarımdan en rahatını giydim. Arabalarımın yedek anahtarları şirkette olduğu için anahtarların olduğu kutuyu da çantaya koyup kapattım. Garaja inip adımla uyumlu olan mavi arabamı yani audi tt'yi alıp yola koyuldum. Hangi insan benim yaptığımı yapardı ki. Almanyadan çıkıp başlayacağım bu yolculuk Güney Kore de bitecekti. Anneannemin yani büyük annemin memleketine gidiyordum. Bir sonraki yarışların orada olacağı bir yana büyük anneme göre gerçek aşkı ve adamı o ülkede bulacaktım.

***

10 gün süren yolculuk bugün bitiyordu. Çin'in o büyük dağlarını aştıktan sonra Güney Kore'nin sınır kapısına gelmiştim. Her ülkeye rahatça girebilmem benim en büyük avantajımdı. Sadece birkaç saat sonra evim diyeceğim yere gitmiş olacaktım. Yol boyunca uyumamak için kendimi zor tuttum. Geçtiğim heryerde arabama dönüp bakanlara alışmıştım sanırım.

***

Sonunda Seoul denen şehire gelmiştim. Büyük annemi arayıp tam adres aldım. Navigasyona girdikten sonra gösterilen yolu takip etmeye başladım. Son bir kırmızı ışığa yakalanmıştım. Villaların arasındaydım. Şarkıya eşlik ederken arkamdan gelen patırtı ile bir hanzonun arabama çarptığını anladım. Büyük bir sinirle arabadan indim. Arka tarafın içine gömüldüğünü görünce çılgına döndüm. En değerlime arabama hangi hanzo çarpmış olabilir derken arabadan uzun boylu bir çekik inmişti. Elleriyle saçlarını arkaya aldı.

"Ne yaptığının farkında mısın? Arabanda fren denilen şey var mı?"

-"Özür dilerim, telefonla konuşuyordum."

"Bu ülkede telefonla konuşmak serbest mi trafikte?"

-"Hayır ama..."

Lafı ağzına tıkamıştım. Bana bakışlarını üzerimde gezdirirken deliye dönmüştüm.

"Bu arabanın ne kadar pahalı olduğundan haberin var mı?! Bu araba benim en değerlilerim arasında, şimdilik görmezden geliyorum hemen kaybol"

-"Para hırsında olan ...." Sert sert baktığımda lafını tamamlamadan arabasına binip yoluna devam etti. Bense arabama binip eve geçtim. İstemsiz ağlamaya başlamıştım. Daha geldiğim günden bir çekik yüzünden arabam mahvolmuştu.


Mavi İspinozHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin