01

98 12 29
                                    

...Daha Ekim'in başındaydı. Doktor anne-babanın ailesinde bir kız çocuğu dünyaya geldi. Halbuki babası oğlan çocuğu istiyordu. (Kahretsin hala kız-oğlan ayrımı yapılıyor)

Minimini burnu, kızarmış yüzü, susmak bilmeyen bir sesi vardı ve sürekli ağlıyordu. Ailenin ilk çocuğu ya daha şimdiden şımarıklığa başladı.
Neyse..
İsmini annesinin bir arkadaşı koydu: 'Zeynep'

Kızın annesi çok güzeldi .Üstelik şehir kızıydı. Uzun kirpikleri, kıprkırmızı dudakları, ipeksi saçları, keman kaşları, ince vücudu insanı hayran bırakıyordu. Ama işte hayat bu, iyilerin değeri bilinmez. Sahiden öyle.

Kadın kocasından bir şey beklemiyordu; yani onu alışverişe götürsün, hediye alsın, böyle bir isteği yoktu (ya da belli etmiyordu) her neyse mütevazı ve utangaçtı. İhtiyacı olduğunda bile eşinden bir şey istemeye çekiniyordu. Böyle büyümüştü çünkü. Kocası ise çekinecek bir şey olmadığını, ne istiyorsa söyleyebileceğini diyordu.

Şurası da yalan değil ki eşi karısını pek sevmiyordu daha ilk başlarda bile.

Babası Zeynebi gezmeye götürüyordu, tatilde köye gidiyorlardı. Neredeyse her gün evin oralarda parka gidiyorlardı. Mutluydular kısacası. Bu mutluluğa küçücük bir kız da eklendi. Zeynebin kardeşi doğdu ismini Nilay koydular.

İki kardeş daha küçüklerdi ama Zeynep, Nilay'ın onu öpmesini sevmiyordu. Bu yüzden annesi bazen ona soğuksun kızım diyordu. Her neyse...

Evleri 3 odalıydı. Zehra anne ve babasının arasında uyuyordu Nilay ise bebekti daha. Beşikte uyuyordu o.
Evin salonu pek şık değildi ama sevgi doluydu.

Yere küçük battaniye serer, onun üzerine dördü sığışırdı ve bir birilerine sarılıp televizyon izliyorlardı.
Yorganın büyük küçük olması farketmiyordu. Çünkü bir birilerini seviyorlardı..

Zeynep büyüyordu. Mutfakta bulaşıkları kuruluyordu annesi için.

Küçük elleriyle bulaşıkları kuruluyor ve yerlerine koyuyordu. Bazen giysileri bile yıkıyordu ellerinde. Annesi öğretmişti. Nilay pek sevmezdi ev işlerini. Tembel kız işte evin küçüğü ya şımarıktı.

Sık-sık Zeynebin anneannelerine gidiyorlardı. Zeynep kuzeni Aygülü çok seviyordu kardeşinden daha fazla onunla oynuyordu. Galiba Nilay biraz tonton olduğu için onu beğenmiyordu.

Zeynep evet daha 5 yaşındaydı ama teyzesi namaz kılarken onun yanında durur, ve teyzesinin söylediklerini söyleyerek, o da kılmaya çalışıyordu.
Bunu gören teyzesi Zeynebe arap alfabesini öğretmeyi istiyordu ama kızın babası dinle pek ilgilenmediği için istemiyordu böyle şeyleri.

Zeynebin babasıyla annesi hep birlikte kılırlardı namazı. Annesi, kocasına öğretmişti)

Zeynep ve Nilaydan sonra anneleri birkaç kez hamile kaldı ama hepsinde çocuk ya öldü, ya da problem olduğu için aldırmak zorunda kaldılar. Bu sayede de defalarca kez çocuğunu kaybeden anne, erkek evlat sahibi olamadı.

Zeynep gittikçe büyüyordu babasına benziyordu daha çok. Gözleri büyük, yüzü beyaz, tatlı bi kızdı.

Okul çağı geldiğinde ise istese de istemese de kardeşiyle aynı sınıfta olacaktı..

Sevgisizliğin gücüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin